ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1953
Şu an 78 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Kültür bakanlığı sınavında. Ankara thm koro şefi kızını aldı. Urfa korusu şefi kayın biraderini aldı. İstanbul korosu şefi oğlu ve yeğenini aldı. ilginizi çekerse detay verebilirim
ttnet arena - 09.07.2024


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 24.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 15.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Son Mesajlar


  • ♪ Cumhuriyetin güzel çocukları, bayramınız kutlu olsun :)
    editör - 22.04.2011


  • ♪ . Demokrasi Diye Diye (8) : ........ Zaten bir süredir kendimden kuşkulanıyordum; şu son günlerde iyice anladım ki, "İLERİ DEMOKRASİ" benim bünyemde alerji yapıyor. Ama ne çare, bu demokrasi öyle bıraktığınız yerde duran bir şey değil, ilerledikçe ilerliyor meret... Son dönemden bir derleme yapayım; bakın bakalım sizin bünyeniz de alerjik mi... (Parantez aralarındaki yorumlar, benim "geri demokrasi" anlayışımı yansıtıyor) - Bazı liselerde, öğrenciler YGS protestolarına katılmasın diye kapılar kilitlenmiş, bazılarında da protestonun planlandığı saate "deneme sınavı" konmuş (şanslarına küssünler; Mısır veya Tunus'ta doğmuş olsalardı, Tayyip Erdoğan onları desteklerdi) - Cezaevinden eşiyle yaptığı telefon konuşmasında "siyasi propaganda" yaptığı gerekçesiyle, bağımsız milletvekili adayı Doğu Perinçek'in savunması istenmiş (halbuki yemek tarifi falan konuşmalıydı) - ÖSYM Başkanı Ali Demir, "kamuoyunu karamsarlığa yöneltmek isteyenler hakkında gerekli inceleme, soruşturma ve yasal işlemler yapılmaktadır" diye tehdit savurmuş (e tabii, herkes kuzu kuzu oturup, "büyüklerimiz her şeyin en hayırlısını düşünür" demeli... sonra, ODTÜ'den kriptoloji uzmanı Doç. Melek Diker Yücel, TV kanallarına çıkıp, "durum, sınavın iptalini gerektirecek kadar ciddi" diye konuşmamalı) - Yine aynı konuda Cemil Çiçek şöyle dedi: "Sayın Cumhurbaşkanı'nın tatmin olduğu konuda biz de tatmin olmuşuzdur" (demokrasilerde özgür irade ve biat kültürü hakkında görüş belirtmeyi düşünen her kim varsa, vazgeçsin; son zamanların moda deyimiyle, Cemil Çiçek "son noktayı koydu") - Biraz bayatladı, ama olsun, yine de yazayım... Hani YGS sınavında bazı okullarda harem-selamlık uygulaması yapılmış, kızlar ve erkekler aynı okula verilmemişti. Onun açıklaması da özetle şöyleydi: "Bu durum sınavın yapılacağı okullardaki kapasiteyle ilgilidir, talep fazlalığı bilgisayar otomasyonu tarafından farklı okullara kaydırılmaktadır" (siz "günün birinde bilgisayarların dünyada yönetimi ele geçireceği" fikrini bilim-kurgudan ibaret sanıyordunuz değil mi?) - Başbakan'ın "Türkiye'ye Fransız (kalmış)" diye suçladığı parlamenter, bu üslubu hiç nazikçe bulmadığını belirtmiş (bilmiyor ki, o söz Erdoğan'ın en nazik sözlerinden biri; "ananı da al git" demediğine şükretsin) - Aynı oturumda, "İmamın Ordusu" kitap taslağının imha edilip yasaklanması da soruldu. Başbakan'ın cevabı: "Kitapları toplatan ben değilim" (Erdoğan bu yöntemi çok benimsedi. 12 Haziran'da yine iktidar olursa; can yakan, ama tepkileri "bunu ben yapmadım ki" diye savuşturacağı daha ne hünerler sergileyecek; bekleyin de görün).
    Kemal Gelence - 16.04.2011


  • ♪ . Demokrasi Diye Diye (7) : ........ SBS, KPSS, YGS, LYS, ALES... Sınavlar hayatımızın önemli bir parçası olup çıktı. Peki bizim neyimiz eksik! Neden biz de burada bir sınav yapmayalım? Çalıntı soru yok, şifre yok, algoritma yok, mod-medyan yok... Dürüstçe bir sınav. Önce, birinci sorumuzun açıklama kısmı: Tayyip Erdoğan, yargılamaları süren milletvekili adayları hakkında şöyle dedi: "Şimdi dokunulmazlık zırhına kimin müracaat ettiği ortada" - Bunu hangi Tayyip Erdoğan söyledi? Hakkında soruşturma dosyaları bulunup da bizzat kendisi dokunulmazlık zırhı arkasına saklanan Erdoğan. Şimdi sorumuz: Başbakan Erdoğan, kendisinin ve partisinin "en zayıf" olduğu noktayı, adeta elindeki "en güçlü kozmuş gibi" böylesine rahat bir şekilde ortaya atarken aşağıdakilerden hangisine güvenmektedir: a) Halkın eğitimsizliğine b) Seçmenlerin saflığına c) Toplumun umursamaz ve vurdumduymaz tavırlarına d) Ülkede tüm "değerler sisteminin" çökmüş olmasına e) Kitleleri uyuşturan TV dizilerine ve çöpçatan programlarına f) Önemli kısmını yandaş-dalkavuk, kalan kısmını da sindirilmiş-korkak hale getirdikleri basın-yayın organlarına g) Hepsi -- İkinci sorumuza geçiyoruz... Bildiğiniz üzere TSK, yürümekte olan soruşturma ve kovuşturmalar hakkında birkaç kez görüş belirtti ve kendisini "demokrat" olarak tanımlayan kanaat önderlerinden büyük eleştiri aldı. Ama bu kişiler, aynı hatayı çok daha sıklıkla ve yoğun biçimde yapan siyasetçiler karşısında "dut yemiş bülbül" gibi susmaktalar. En yakın örneği; YGS'de şifre iddialarına yönelik savcı soruşturma başlattığı halde, en az 5-6 üst düzey siyasetçiden gelen "biz açıklamalardan tatmin olduk" demeçleriydi. Sorumuz şöyle: Bizim "demokrat" kanaat önderlerimizin benzer olaylar karşısında takındığı bu derece farklı tavırlar, aşağıdaki kavramların hangisiyle en iyi anlatılabilir: a) Çifte standart b) İkiyüzlülük c) Sivillik fetişizmi d) Ordu düşmanlığı e) İktidar yalakalığı f) Sözde demokratlık g) Hepsi -- Sorularımız şimdilik bu kadar. Gerekirse daha sonra eklemeler yaparız. Kolay gelsin...
    Kemal Gelence - 13.04.2011


  • ♪ Murat Bey, daha önce bu konuda başka bir üyeye yazdığım cevabı güncelleyerek size de iletmek istiyorum. (Bu arada, "not arıyorum" ifadenizi, "nota arıyorum" şeklinde algılamakla yanlış yapmıyorumdur umarım) - Şu adreste mızıka (armonika) için bir nota kitabı var: _ http://www.marcelomelloweb.kinghost.net/mmgaita_songbook.pdf _ Bu kitabı bizzat yazarı paylaşıma açmış. Yalnız, söz konusu adres her zaman çalışmayabiliyor. O yüzden, ben aynı kitabı şu adrese yükledim: _ http://www.mediafire.com/file/j4gpqr9l957z8ya/SONGBOOK%20HARMONICA.pdf _ Aslında kitabı barındıran orjinal sayfada mızıka kursu da var, ama dili Portekizce. Eğer İngilizceniz varsa, internette "how to play harmonica" ve/veya "harmonica lessons" gibi aratmalar yapıp, çeşitli kaynaklara ulaşabilirsiniz. Son olarak, fikir vermesi için nota kitabından ülkemizde de iyi tanınan bazı parçaları sıralayayım: Yesterday (Beatles) - Love me do (Beatles) - Ode a alegria ("Ode to joy" = "Neşeye Övgü", Beethoven) - Primavera ("Mevsimler-İlkbahar", Vivaldi) - Blowin' in the wind (Bob Dylan) - Tears in Heaven (Eric Clapton) - Os Flinstones ("Taş Devri" çizgi film müziği) ... Türk müziği notası olarak ararsanız, sanıyorum mızıka için bunu internette bulmak zor olacaktır. Müzik dolu günler...
    Kemal Gelence - 12.04.2011


  • ♪ mrb öncelikle siteniz çok güzelmiş tşk ederim bazı bilgiler edinebileceğim bir site yalnız,ben mızıka öğreniyorum ve bu konu hakkında bilgi ve not arıyorum ilgilenirsenizx çok minnettar olucam iyi günler dilerim.
    murat kurtoğlu - 12.04.2011


  • ♪ İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası vurmalı çalgılar sanatçısı Cezmi Başeğmez'in vefatını büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum. Ailesi ve tüm yakınlarına, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'na, ülkemizin klasik müzik kadroları ve tüm müzikseverlere baş sağlığı diliyor, büyük acıyı paylaşıyorum. Allah rahmet eylesin.
    editör - 09.04.2011


  • ♪ Ah umarım Mustafa Bey, ne güzel söylediniz, teşekkürler :)))
    editör - 07.04.2011


  • ♪ Siz bana güvenin ! her şey düzelecek. 12 Hazirandan sonra yapılacak anayasa değişikliğiyle her şey dümdüz olacak
    mustafa yüksel - 06.04.2011


  • ♪ . Güncel Gündem Gülmecesi (6) : Tayyip Erdoğan, "Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da?" sözünü sarf ettikten sonra 180 derece çark etmek zorunda kalınca, durumu kurtarmak için bu kez aynen şöyle dedi: "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir". (Hayatımda bir siyasetçinin ağzından bu kadar komik bir söz duymadım) - Böylece öğrendik ki, bir ülkenin orada yaşayan insanlara ait olduğunu tespit ve tescil için NATO'nun o ülkeye girmesine ihtiyaç varmış. Bu durumda geriye, BM üyesi olup da henüz tescili yapılmamış 191 ülke daha kalıyor. Kaddafi de çıkıp; "NATO, Türkiye'nin Türklere ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir" derse ne cevap vereceğiz, merak ediyorum.
    Kemal Gelence - 05.04.2011


  • ♪ Mustafa Bey, mizah yeteneğiniz fark edilmeyecek gibi değil. Ama bence bu konuda Erdoğan ile yarışamazsınız (lütfen bir üstteki mesajı okuyunuz). Sözünü ettiğiniz "lider" için ise, ancak şunu söyleyebilirim: Almayayım, alana da mani olmayayım. Bu arada merak ettim; Hasan Celal Güzel bozacı mı oluyor, şıracı mı?
    Kemal Gelence - 05.04.2011


  • ♪ Kemal Bey bize bu evsafta bir lider yeter. Hem sizin haberiniz yok galiba Tayyip dünyanın en popüler ve karizmatik lideridir.Bana inanmıyorsanız hasan celal güzel in 5 Nisan Vatan daki yazısını okuyun yanıldığınızı anlayacak ve daha iyisi can sağlığı diyeceksiniz eminim.Selamlar
    mustafa yüksel - 05.04.2011


  • ♪ Mustafa Bey, bence ondan da önce başka bir sorun var. Farkında mısınız bilmem; "lider" sıfatını bazı kişilere cömertçe bahşediyoruz. Oysa bir örgütün başı veya bir kurumun başkanı olmak, lider sayılmak için yeterli değildir. Liderlik için çok daha farklı meziyetler gerekir. Gerçek bir lider; düşünceleriyle, ufkunun genişliğiyle, ileri görüşlülüğü ve hedefleriyle içinde bulunduğu toplumun, hatta çağının ilerisinde olan kişidir. Aydın ve kültürlü olmak zorundadır. Para, mal, mülk hırsıyla hareket etmez. Bu tür konularda üzerine en ufak bir leke kondurmaz. Dürüst ve güvenilirdir. İlkeli, omurgalı, tutarlı tavırlarıyla dikkat çeker. Yönetmek durumunda olduğu topluluğu kamplara ayırıp birbirine düşman etmek şöyle dursun, birleştirici ve toparlayıcıdır. Toplumun eğitim ve bilinç düzeyi en düşük kesimlerine şirin görünüp, onları pohpohlayarak kendi konumunu güçlendirmek yerine, onları yukarılara taşımak için çalışır. Çevresindekilerin silik, ezik, dalkavuk veya kendisine kulluk eden kişiler olmasından haz duymayıp, tam tersine bundan rahatsız olur. Özgürlük, bağımsızlık ve onur gibi kavramları yalnızca kendisi için değil, sorumlu olduğu kitle için de önemser ve ister. Tüm bu özellikleriyle lider, insanlara güven vererek ve onları ikna ederek belli hedeflere taşıyabilme gücüne sahiptir. Bu açıdan baktığımda, karizma kavramı bir yana, ben şu an ülkemizde bir lider bile göremiyorum. Bir önceki yazımda bu kavrama "kinayeli" bir biçimde yer vermiş olmam, umarım bir çelişki gibi algılanmaz. Selamlar...
    Kemal Gelence - 05.04.2011


  • ♪ bence sorun,o lideri karizmatik zannedenlerde
    mustafa yüksel - 04.04.2011


  • ♪ . Demokrasi Diye Diye (6) : ........ FLAŞ..FLAŞ..FLAŞ.. Seçimlere kısa bir süre kala, "karizmatik lider" olmanın sırlarını açıklıyorum (milletvekili adayları bu kıyağımı unutmasın) : 1. Davos'a gidip bir panelde İsrail Cumhurbaşkanı'na en ağır sözleri söyleyeceksiniz. Üzerinden daha yarım saat geçmeden, kameraların karşısında "ben aslında moderatöre kızdım" diye çark edeceksiniz. 2. Roj TV'nin kapatılmaması, Hz.Muhammed karikatürleri gibi gerekçeler ileri sürerek, Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine karşı çıkıyor görüneceksiniz. Bu konularda hiçbir somut değişiklik olmadığı halde, kısa süre sonra onay vereceksiniz. 3. Bir yandan "komşularımızla sıfır sorun" politikasından dem vuracaksınız. "Füze kalkanı" gündeme gelince, "komuta kesinlikle bizde olmalı, ayrıca serpinti de önemli" diyeceksiniz. Sonra, İran'ı hedef aldığı açıkça belli olan bu sistemin topraklarımıza konuşlandırılmasına, üstelik komutanın da NATO'da olmasına "peki" diyeceksiniz. 4. Önce şöyle konuşacaksınız: "NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da?" - Çok geçmeden NATO harekâtına onay vermekle kalmayıp, bir de İzmir'in "komuta üssü" olmasını bizzat siz NATO'ya önerip kabul ettireceksiniz. ... İşte bu ve buna benzer kararlar ve politikalar sizi "acayip karizmatik" bir lider yapacaktır. Ha, unutmadan... Bu reçete yalnızca ülkemizde geçerli. Böyle ucuz numaraları, kıvrak manevraları artık Kuzey Afrika ülkeleri bile yutmuyor. Benden söylemesi...
    Kemal Gelence - 04.04.2011


  • ♪ . Kısa.. Kısa.. (6) : .................... Zaman zaman sarf edilen, "bilgisayarla yapılan işte hile olmaz" sözü koca bir yalandır. İlgili yazılımı üretenler buna niyetlenmişse veya bu yazılım dış müdahalelere açıksa, her türlü hile bilgisayar aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. İlginçtir, toplumsal yaşantımızda önemli yeri olan bilgisayar yazılımlarının GÜVENLİK SERTİFİKALARI YOK. ÖSYM yazılımı, SEÇSİS (seçim sistemi) yazılımı ve büyük olasılıkla (memur atamalarında kullanılan) "bilgisayarlı kura" yazılımı... Yani, eğer bu konuda yeterli bilinç ve toplumsal baskı oluşturulmayıp, "sertifikasız yazılım" furyası böyle sürer giderse; en yaşamsal konularda güvenilirliği kuşkulu bir takım kişiler kaderimizi elinde tutmaya devam edecek.
    Kemal Gelence - 04.04.2011


  • ♪ . Güncel Gündem Gülmecesi (5) : ÖSYM Başkanı açıkladı; basına verilen YGS kitapçığı özel olarak üretilmiş, öğrencilere dağıtılan kitapçıklarda kesinlikle şifre yokmuş... O zaman şöyle bir sonuç çıkıyor: Demek ki kurumdan birileri işgüzarlık edip, basına dağıtılan kitapçığa 40 sorunun 37'sini çözen bir şifre yerleştirmiş. Tamamen eğlence olsun diye yani...
    Kemal Gelence - 03.04.2011


  • ♪ populür şarkı notaları temin etmek istiyorum. Teşekkürler
    Cahit Bıldırcın - 03.04.2011


  • ♪ özel ödül doğru adrese gitmiş. tebrikler Tuna Ötenel
    mustafa yüksel - 31.03.2011


  • ♪ ya eskinin caz devleri ? onları da zikretmek lazım
    mustafa yüksel - 30.03.2011


  • ♪ Gazetemize teknik nedenlerden dolayı 1, 2, 3, 4, Nisan tarihlerinde veri girişi yapılamayacağından, halen oylaması devam eden 2010 Mavi Nota Müzik Ödülü oylamasının sonuçlarını ilan ettiğimiz gibi 4. Nisan Pazartesi günü yerine 30 Mart Çarşamba günü açıklayacağız. Oy kullanacak değerli okurlarımızın bilgisine sunarım.
    editör - 25.03.2011


  • ♪ . Kısa.. Kısa.. (5) : .................... Eyvah!.. ABD yine bir ülkeye, bu kez Libya'ya demokrasi götürüyor. En son Afganistan'a ve Irak'a demokrasi götürdüğünde, milyonlarca insan ölmüştü, hâlâ da ölüyor. Yalnız bu kez ufak bir fark var. Bazı yabancı dış politika yorumcularının deyişiyle ifade edersek; ABD'nin bu seferki "fino köpeği" İngiltere değil, Fransa. Herhalde Sarkozy bununla gurur duyuyordur.
    Kemal Gelence - 20.03.2011


  • ♪ Bu Kayahan en az Özdemir Erdoğan kadar megalomanmış! Özdemir Erdoğan, Amerika’da onu dinleyen büyük müzik otoritelerinin Louis Armstrong’la kıyasladıklarını söylemişti, Kayahan’ı da Phil Collins'in menajeri Türkiye’ye gelip istemiş ama Kayahan, "ben hayatımı yaşamak istiyorum" deyip reddetmiş... Ne değerlerimiz varmış da farkında değilmişiz :))
    editör - 19.03.2011


  • ♪ . Kısa.. Kısa.. (4) : .................... Dikkat ettiniz mi bilmiyorum; "Muhteşem Yüzyıl" dizisi ilk başladığında yaşanan tartışmalar, zaten daha önce de kendini göstermiş olan bir zıtlığı (kontrastı) iyice su yüzüne çıkardı. Tayyip Erdoğan ve kurmayları her fırsatta Cumhuriyet tarihini yerden yere vururken, Osmanlı dönemine toz kondurmak istemediler. Peki nasıl bir dönemdi o? Hani bugün deriz ya, "kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok" diye... İşte o dönem, herkesin her karış toprağında gözümüzün olduğu, bizzat bizim "emperyal" olduğumuz bir dönem. Ve padişahların, taht'a ortak olmasın diye öz kardeşlerini boğdurttuğu bir dönem. Belki "o günün koşulları öyleydi" diye mazur gösterilmeye çalışılabilir. Ama bu ayrı bir şeydir, günümüzde o dönemi kutsayıcı yaklaşımlar sergilemek apayrı.
    Kemal Gelence - 17.03.2011


  • ♪ Benden önceki mesajında Sayın Editörümüz siyasi bir konuda ilginç saptamalarda bulunmuş ve bunlara ilişkin bir merakını dile getirmiş. Aksi gibi benim de bugün hiç siyaset yazasım yok. Onun yerine, "reklamcılık sosyolojisi" alanına giren bir konuya değineceğim. Hepimiz biliriz; reklamcılar ürünlerin tanıtımında popüler insanları, ünlü kişileri kullanmayı her zaman tercih ederler. Mankenleri, sinema oyuncularını, popüler TV şahsiyetlerini; ama en çok da şarkıcı ve türkücüleri... Bundan amaçlanan şeyin daha çok satış ve kâr olduğunu herkes zaten bildiği için, ben yalnızca sürecin işleyiş mekanizmasına dikkat çekeceğim. Bir reklamcı öncelikle, hazırladığı tanıtım hedef kitlenin ilgisini çeksin diye çabalar. Yoksa emekler boşa gider. İkinci amaç ise, aynı kitlenin tanıtılan ürüne sempati duyması ve onu satın almayı arzu etmesidir. İşte "ünlü kişi" de tam bu aşamalarda devreye girer. Zaten kendisi "ilgi odağı" olduğundan, içinde yer aldığı reklam da kolaylıkla ilgiyi ve merakı üzerine çeker. Bir sonraki adımda da benzer şey gerçekleşir. Yani bu ünlü kişiye duyulan sempatiden, tanıtımı yapılan ürün de "sempati ve güven" anlamında payını alır. Çünkü kitleler, söz konusu reklam çerçevesinde yan yana getirilen ünlü kişiyle tanıtılan ürün arasında bağ kurma eğilimindedir. Sonuç olarak diyebiliriz ki; bu yöntem reklamcılık maliyeti açısından pahalı, ama dayandığı sosyolojik temel açısından oldukça "ucuz" bir yöntemdir. - Bu noktada şöyle bir geriye dönüp, "acaba farkında olmadan yine siyasi bir şeyler yazmış olabilir miyim?" diye kendi yazdıklarımı okudum. Yok, hayır. Yazmamışım. Hem zaten, "kitlelerin ilgi odağı olmuş kişileri kullanıp yarar sağlamak" şeklinde özetleyebileceğimiz bir konunun neresi siyasi olabilir ki?
    Kemal Gelence - 15.03.2011


  • ♪ “Cumhurbaşkanı Gül, İbrahim Tatlıses'in sağlık durumunu yakından takip ediyor." Sayın Cumhurbaşkanı, şaibeli belediye başkanlarına kefil oluyor; mafyatik şarkıcılarla yakından ilgileniyor... Benim merak ettiğim: bunları çalışma saatlerinde mi yapıyor, boş zamanlarında mı? Yani bilsek de ona göre fikir yürütsek…
    editör - 15.03.2011


  • ♪ . Demokrasi Diye Diye (5) : ........ Sabahat Akkiraz'ı ve Nazım Hikmet'i hepiniz tanırsınız. Tayyip Erdoğan'ı da tanıdığınızı tahmin ediyorum. Bu isimler nasıl bir araya geldi diye merak ediyorsunuzdur. Hemen açıklayayım: Tarih 3 Ekim 2009, AKP 3. Olağan kongresi, Tayyip Erdoğan kürsüde konuşuyor... Bilirsiniz, neredeyse bütün konuşmalarında ya basına, ya muhalefete, ya yargıya, ya sendikalara, ama illa ki bir yerlere verir veriştirir; mutlaka "biz ve onlar" ayrımı yaparak bilinçli bir şekilde ortamı gerer. Ancak, işte böyle az sayıdaki "kongre" konuşmalarında veya seçim sonuçlarının belli olduğu gecelerdeki "balkon" konuşmalarında, alışılmışın dışına çıkarak "bütün Türkiye'yi kucaklıyor" havası vermeye çalışır. Nitekim, sözünü ettiğim kongre konuşmasında da, çeşitli toplum kesimlerine mavi boncuk dağıtarak tarihten ve günümüzden bazı kültür ve sanat insanlarının adını anmış ve kamuoyunu etkilemeye çalışmıştı. İşte o konuşmadan iki alıntı: "Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye, türküsüz kalır" ... "Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır" - Çok değil, Nazım Hikmet'i birazcık tanıyan, onun dünya görüşünü, siyasi duruşunu birazcık bilen herkes kolaylıkla tahmin edebilir ki; eğer bugün yaşıyor olsaydı, Erdoğan'ın veryansın ettiği kişilerin başında gelirdi, hatta büyük olasılıkla yeri Silivri olurdu. Gelin görün ki, Nazım Hikmet'in mezarından kalkıp kendi ölüsü üzerinden siyasi çıkar sağlayanlara gerekli cevabı verme, onların samimiyetsizliğini yüzlerine vurma şansı bulunmuyor. Ama Sabahat Akkiraz çok şükür ki yaşıyor ve "samimiyet" konusunda turnusol kâğıdı işlevini çoktan yerine getirdi bile. 4-10 Mart 2011 tarihleri arasında AKP'li Kars Belediyesi'nin Kültür ve Sanat Festivali gerçekleşmekte. Belediye daha önce Sabahat Akkiraz'la 5 Mart tarihine konser için anlaşmıştı. Ama sanatçı CHP'ye üye olduktan sonra, konserinin iptal edildiğini öğrendi ve üzüldü. Yani, Erdoğan'ın deyişiyle Kars Belediyesi "türküsüz kalmayı" tercih etmişti. Şimdi soru şu: Aynı belediye sınırlarındaki heykele "ucube" diyen ve "TEZ YIKILA!" buyruğunu veren Tayyip Erdoğan, kendi partisinin bu belediye başkanına "KONSER MUTLAKA YAPILMALI!" diyemez miydi? Deseydi, "biat kültürünün" egemen olduğu bir partide, belediye başkanının itiraz etme şansı var mıydı? - Ama tabii sanatçıya daha önceki övgüsünde samimi olmayıp, Alevi oylarını devşirmeye soyunmuş Erdoğan'ın, üstelik onun CHP'ye üye olduğunu bile bile böylesi bir tavır koyması beklenemezdi. Ne yazık ki antidemokrat bir yapının üzerine demokrasi cilâsı sürmekle demokrat olunamıyor. Hele samimiyetsizliği uzun süre gizlemek hiç mümkün değil, mutlaka bir yerlerden patlak veriyor.
    Kemal Gelence - 09.03.2011


  • ♪ . Demokrasi Diye Diye (4) : ........ Geçtiğimiz Perşembe günü yine "Ördek Hukuku" işletildi. Her ne kadar bu tanımlama ile neyi kastettiğimi daha önce açıklamış olsam da, ördek gibi masum bir hayvanın adını bu kirli süreci isimlendirmede kullanıyorum diye kızanlar olabilir. Onlar için de ayrı bir seçenek düşündüm: "Gözünün Üstünde Kaşın Var Hukuku". İddia edilen o ki; tutuklanan insanlar, yaklaşık 4 yıldır soruşturması süren bir örgüt için çalışıp, bugüne dek kendilerini gizli tutmayı becerecek kadar ZEKİ; ama aynı zamanda, suç kanıtlarını ev ve iş yerlerinde bulunduracak kadar da AHMAK imişler... YERSENİZ efendim!.. Önceki sanıklar için yargılamayı çoktan tamamlayıp, infaz aşamasına geçmiş olan YETMEZ-ama-EVET-çilerden bazıları; işin içine Nedim Şener ve Ahmet Şık da girince, şöyle demeye başladılar: N'oluyoruz? Yeter ama!.. Hanımefendiler, beyefendiler... Komiksiniz, hatta komik-ötesisiniz. Ama yarattığınız tablo yalnızca komik değil, trajikomik. El birliği ile besleyip büyüttüğünüz ejderha, ilişmeyeceğini tahmin ettiğiniz insanları da yutmaya başlayınca mı uyandınız? O kadar kibirliydiniz, o denli şişkin egolara sahiptiniz ki; çeşitli kesimlerden gelen uyarıları hep kulak arkası edip, bildiğinizi okudunuz. "Aydın" olmanın öncelikli koşulları; ileri görüşlülük, çok boyutlu düşünmek, geniş ve derinlemesine çözümlemeler yapmak iken; sizler, sıradan bir tüccarın bile yapmayacağı kadar büyük bir hata yaptınız: Paha biçilmez bir EVET'i "peşin" olarak verdiniz; sanki sizin koyacağınız koşulu umursayan olacakmış gibi, "YETMEZ-ama" diyerek de güya koşul ileri sürdünüz, yani "vadeli" siparişte bulundunuz. Bir başka deyişle, koskoca bir toplumun geleceği üzerine KUMAR OYNADINIZ. Başka hiçbir şey için değilse bile, sırf "aydın" sıfatını bu kadar ucuzlattığınız için, bu ülkenin bir insanı olmaktan utanır hale geldim. Militarizm-karşıtı olmak, üstelik polisi bunun dışında tutup, söz konusu kavramı yalnızca asker-karşıtlığına indirgemek... Sonra da, "askeri siyasetin dışına çıkarma" bahanesiyle, demokrasiyi "istenilen durağa gelince inilecek bir tramvay" olarak gördüğünü açıkça dile getirmiş, askerden bile daha anti-demokrat "sözde sivil" güçlerin eline teslim etmek... Bu muydu aydın olmak? Bazen düşünüyorum; ders almak için yakın tarihinde bu kadar bol malzeme olup da, onları bu denli kayıtsızlıkla böylesine çarçur edebilen aydınlar(!) dünyanın başka hangi ülkesinde vardır diye... Şimdi dönelim şu "Yeter ama!.." nidalarınıza... Yetmez efendim, yetmez! Kendinize bu kadar önem atfetmeyin. Neyin yetip, neyin yetmeyeceğine siz karar veremezsiniz ki! Hem, neydi sloganınız: YETMEZ-ama-EVET, değil mi? Muhataplarınızın yaptığı da, yalnızca bu slogandaki sözcüklerin yerini değiştirmekten ibaret: EVET-ama-YETMEZ. Bu anlamda "yetmezci bir adaşınız" olan Silivri gardiyanlarından bir tanesi, Mustafa Balbay'ı tek kişilik berbat hücresine naklederken, onun kitap ismine nazire yaparcasına kulağına şöyle fısıldamış: "Zulümhaneyi asıl şimdi göreceksin". Eğer bir gün sıra size de gelirse, gardiyanınız elbet durumunuza uyan "manalı" bir sözü sizin de kulağınıza fısıldayacaktır. Hatta belli mi olur; belki de o eski Türk filmlerinde kötü adamların attığı iğrenç kahkahalardan bir tanesini de patlatıverir. Neyse, sadede gelelim... Tarihin ve bu toplumun sizleri bağışlayabilmesi için, yani girilen bu "sivil dikta" sürecini tersine çevirebilmeniz için, bugünden tezi yok, ÇOOOK ama ÇOK ÇALIŞMANIZ GEREK! Benden söylemesi...
    Kemal Gelence - 07.03.2011


  • ♪ Gunumuzun temel sorunu cehalet ve “at gozluklu” yargilardir, Vedat Gunyol, dar goruslu aydinlari “at gozluklu” olarak nitelerdi, bilirsiniz atlara sade onlerini gormeleri, dizginle verilen yonden baskasını gormemeleri için gozlerinin yanina mesin siperlikler koyarlar. İktidar partisi lideri de elinden gelse ayni islemi secmenlere uygulayacak, cehalet ve at gozluklu olmanin varacagı nokta ise “Misir” örneginde “acık” olarak gorulmektedir. Su anda iktidar partisi icinde de bazi “endiseli” sesler yukselmeye baslamıstır. Ozellikle “Bakanlik” sisteminin genel baskanlarınca nasil kullanilacagini fark etmeye baslamislardir. Kuzey Afrika ulkelerindeki Baskanlik duzeninin ne noktaya vardigini ortaya koyan Tunus ve Misir ornekleri de gozlerin açilmasina neden oldu. “İleri Demokrasi” denilen fasizmin karsisinda simdiden “Tek cephe” halinde durmazsak, “vay basimiza gelenler” diye sonradan dovunmenin “kiymeti harbiyesi” yoktur. Soguk bir Amsterdam aksamindan selam ve sevgilerimle :)))
    Elvan Duygu Gülay - 06.03.2011


  • ♪ . Güncel Gündem Gülmecesi (4) : (İnternet ortamından ALINTIDIR) - FLAŞ..FLAŞ.. Bir markete baskın yapan emniyet güçleri, okunmaya hazır çok sayıda gazete ele geçirdi. Gazetelerin nasıl çıktığı araştırılıyor.
    Kemal Gelence - 05.03.2011


  • ♪ . Güncel Gündem Gülmecesi (3) : Onlarca basın meslek örgütü bir araya gelmiş ve "Gazetecilere Özgürlük Platformu" oluşturmuş. Yani özgür olmadıklarını düşünüyorlar. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün Türkiye'yi 138. sıraya yerleştirmiş olması da, onların bu kanaati ile örtüşüyor. Başbakan ve İçişleri Bakanı ise, basın özgürlüğü yönünden Türkiye'nin dünyadaki en ileri ülkeler arasında olduğunu söylüyor. Buradan şu sonuç çıkıyor: Bu gazeteciler tuhaf insanlar, ne kadar özgür olduklarının farkında bile değiller.
    Kemal Gelence - 05.03.2011