ISSN: 1301 - 3971
Yıl: 18      Sayı: 1949
Şu an 31 müzisyen gazete okuyor
Müzik ON OFF

Günün Mesajları


♪ Kültür bakanlığı sınavında. Ankara thm koro şefi kızını aldı. Urfa korusu şefi kayın biraderini aldı. İstanbul korosu şefi oğlu ve yeğenini aldı. ilginizi çekerse detay verebilirim
ttnet arena - 09.07.2024


♪ Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023


♪ Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023


♪ GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023


♪ 30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023


♪ Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023


♪ 18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 24.11.2022


♪ Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022


♪ sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 15.11.2022


♪ Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022


Tüm Mesajlar

Anket


DOB, DT ve GSGM'de 4B kadrosunda çalışanların 4A kadrosuna alınmaları için;

Sonuçları Gör

Geçmişteki Anketler

Tavsiye Et




Tavsiye etmek için sisteme girmeniz gerekmektedir.

Destekleyenlerimiz






 

Özel Dosyalar


İlhan Kemalettin Mimaroğlu; Elektronik Müziğin Ustabaşısı...

Yazar ve Besteci.
Ünlü Mimar Kemalettin Bey’in o
ğludur.
İstanbul’da doğdu.
Takvimler 11 Mart 1926’yı gösteriyordu.

“Ne kadar kötüyüm sayılarla, tarihlerle. En azından do
ğum tarihim olan 1926'yı biliyorum. Valencia şarkısının herkes tarafından söylendiği zamanlardı. Ve ben 11 Mart'ta doğdum, II. Kaiser Wilhelm’in Hollanda'da doğduğu gün. Bir Perşembe günüydü. Nerede doğdum? Dünyanın merkezi olarak adlandırılan bir şehirde. Sıradan bir çocuk gibi, büyüdüğümde şoför, itfaiyeci ve su taşıyıcısı olmak istedim. Ancak böyle birşey olmama yaşam şartları engel olduğu için ve ne yapacağımı bilmediğim için, ‘yo-yo’ yaşından itibaren müziğe yönlendirildim. Ve ‘hula hoop’ yaşında müzik hakkında yazmaya başladım. Ve ‘frizbi çağı’ ile başlayarak, müziği kendim yazmaya başladım. Dünyanın merkezi gibi görünen başka bir şehre taşınacağım zaman geldi: New York. Ve II. Kaiser Wilhelm'in adının geçtiği bir takvimde,  ansiklopedi sayfalarında adımı görmeye başladım, mezar taşları olarak kabul edilen [kahkaha atar] kalın kitaplara adımı koyan biri.”

Evet, mezar ta
şı gibi kalın kitaplar, şurada falanca yatıyor, hakkında şunlar bunlar yazılı gibi… Neyse konuyu dağıtmayalım: Dünyayı görmek için çok yaratıcı birçok yolu vardı. Biyografisinde sözünü ettiği "Frisbee çağında" tüm yolları müziğe çıkıyordu. Hal böyleyken neden hukuk fakültesine gitmişti?

“Babam hiç tanı
şmadığım bir mimardı. Babamı hiç tanımadım. Ben bebekken öldü. Annem benim de babam gibi mimar olmamı istedi. Başka ne yapacağımı bilmediğim için dedim ki: ‘Tamam, mimarlık okuluna gidelim.’ Okuldaki hocalar dedi ki: ‘Fakülteye girmek için bir sınavı geçmen gerekecek.’ Sınav nedir? Masanın üstüne bir vazo koydular ve onu çizmemi söylediler, ben de çizdim ve başarısız oldum. [kahkaha atar] Bunun mimarlıkla ne alakası vardı? Hocalar birbirine bakıp, ‘Bu çocukla ne yapacağız?’ sorusu sordular birbirlerine. O zamanlar annem ve üvey babam Ankara'daydı ve sınavsız girebileceğiniz tek üniversite hukuk fakültesiydi. Bu yüzden ‘Neden hukuk fakültesine girmiyorsun?’ dediler. Ben de neden olmasın dedim. Ve girdim. İşte bu kadar. Neyse, bitirdim. Nerede olduğunu bildiğim [kahkaha] bir yerde sakladığım bir hukuk diplomam var.”

Gururla gösterdi
ği hukuk diplomasına rağmen Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra mimarlık okumayı düşünmüş müydü acaba?

“Hayır, hiçbir zaman dü
şünmedim. Gazeteler de yazmaya başladığım da müzik yazıları yazmaya başladım. Hayatım o yöne doğru ilerledi ve müzik hakkında yazmak ve beste yapmak benim için müthiş bir şeydi!”.

Yazıları gazetelerde ilgiyle okunuyordu. Kendine has bir okuyucu kitlesi yaratmı
ş bu durum da onu müzik üzerine yeni alanlara çalışmaya itmişti. Ne üzerine yazdığını açıklayıp bu konudaki merakınızı gidereyim hemen!

“Konser ele
ştirileri yazıyordum. Ve Associated Press'te çalışıyordum, ki bu Türkiye’deki büyük gazetelerden birinin ofisiydi. Aynı zamanda radyo programları da yapıyordum. Daha sonra Başbakan olan Bülent Ecevit de benimle aynı gazetede çalışıyordu. Bir ara, Rockefeller Vakfı'nın yöneticisi John Marshall Ankara'ya geldi ve Bülent Ecevit'e, - New York'a bir müzik eleştirmeni getirmek istediklerini söyleyerek bunun için "Kimi önerirsiniz?" diye sordu.  Bülent Ecevit hiç düşünmeden ‘Mimaroğlu.’ demiş. Sonra, Bay Marshall beni görmeye geldi ve dedi ki: ‘Columbia Üniversitesi'nde müzik eleştirisi, müzik tarihi veya ne olursa bir yıl boyunca okumak için New York'a gelir misin?’ Ben de dedim ki: ‘Burada meşgulüm. Makaleler yazıyorum ve benzeri şeylerle uğraşıyorum.’ Ve sadece altı ay için -evet-dedim ve öyle yaptım.”

Yani fikir
şu muydu:  Amerika'da eğitim alacak, sonra Ankara’ya geri dönecek ve Ankara’da eleştirmen olacaktı ya da Ankara’ya değil New York’a gidip orada Türk gazeteleri için yazı yazacaktı?

“New York’ta olmak fikrinin asıl nedeni;  Paul Henry Lang ve Vladimir Ussachevsky ile Columbia Üniversitesi'nde müzik e
ğitimi almak içindi. Bu yüzden derslere katılmaya başladım. Columbia'da Vladimir Ussachevsky elektronik müzik stüdyolarını gördüğümde, ‘İşte yapmak istediğim şey bu’dedim. Bunu demem de ekimpanların üzerimde yarattığı etkinin çok büyük rolü vardı.”

Vladimir Ussachevsky’nin Colombia’daki  elektronik müzik stüdyolarını gördü
ğünde ‘tamam bu iş benim işim’ düşüncesine gelmesinde, elektronik müzik hakkında bilgi sahibi olmasının da önemi vardı kuşkusuz! Elektronik müzik hakkında bilgi sahibi olduğunu söyleyen Mimaroğlu’nun bu bilgiye nereden ve nasıl sahip olduğu önemliydi. 

“Ankara'dayken elektronik müzik ile ilgili mecmuaları yurt dı
şından alırdım. Fransa'dan, Amerika'dan, posta yoluyla gelirlerdi ve bu mecmualar sayesinde elektronik müzik hakkında bilgi sahibi oldum.”

Hayati boyunca hep kendine has görü
şleri olmuştu. Çocukluğunda ve gençliğinde de bu böyleydi. Müzik okumak istemesinde bile bu kendine has görüşleri öne çıkıyordu!

“Evet, küçük ya
şlarımdan beri müzik dünyasında neler olup bittiğine ilgi duydum. Yeni müzik, beni ilgilendiren tek şey bu. İlke olarak, bugün neler olduğuyla başlamalı ve sonra yavaş yavaş geçmişe, nereden geldiğine bakmalısınız. Geçmişten başlayıp ileri gitmek yerine, dünyada bugün neler olduğunu bilmeli [gülme] ve sonra nereden geldiğini öğrenmelisiniz. Bu benim görüşümdü. Müzik okuluna gitmek istememdeki asıl neden bundan kaynaklanıyordu. Yanlış şeyler öğrenebileceğimi söylüyorlardı ve ben de sadece müzik hakkında yeterli bilgiye sahip olduğumda müzik okuluna gideceğimi söylüyordum. Çünkü o zaman öğrettiklerinin yanlış mı yoksa doğru mu olduğunu bilecektim. Ve müzik hakkında yeterli bilgiye sahip olduğumda, [yanlış olduklarını anlayabiliyordum]. Bunun birkaç örneği var.

Ben burada Ö
ğretmen Okulu'nda öğrenciydim. Neden Öğretmen Okulu? Columbia'da, herhangi bir belirli okula katıldıysanız, diğer bölümlerdeki derslere katılabilirsiniz. Belki de annemin ve üç teyzemin hepsi öğretmendi [gülme], bu yüzden ‘Tamam, Öğretmen Okulu'na gideceğim’ dedim. Üniversitenin diğer bölümlerindeki derslere katılıyordum - ve burada öğrettikleri yanlış şeylerden iyi bir örnek: hatırlıyorum, yönetim dersi. İlk olarak size bastonu nasıl tutmanız gerektiğini gösterirler. Ve sonra ritmi nasıl vuracağınızı öğretirler. Ve sonra, çıkın derler, ‘Yönetmeye başlayın!’ [Gülme] Yönetim hakkında öğrenmem gereken birçok şey vardı! Bana orkestrayı yönetmeye başlamamı söylediler. Çok fazla hareket yaptım ve ‘Hayır, hayır, hayır, onları başlatmak için bir hareket yapmalısınız’ dediler. Ben de dedim ki: ‘Bunu bana öğretmediniz!" [Gülme] Ve böylece devam etti.”

İşler böyle devam ederken Lang ve Ussachevsky'le ilişkisi nasıldı acaba Mimaroğlu’nun?

“Onların ne dediklerini dinliyordum, notlarımı alıyordum. Ussachevsky çok me
şgul biriydi, elektronik müzik dersi sırasında son dakikada bana derdi ki: ‘Sen bu dersi öğret!’[Gülme] Sadece bir şeyle başlardım, mesela bir yankı odasının nasıl kullanılacağı gibi bir şey. Yönetmeye çalışırdım. Bu arada, Edgard Varèse'den bazı özel dersler de alıyordum. Genellikle onunla telefon üzerinden konuşurdum. Varèse bir gün bana sordu: ‘New York'ta ne yapmak istiyorsun, burada ne yapıyorsun?’ Ben de dedim ki: ‘Seninle birlikte çalışmak istiyorum!’ ‘Tamam, hemen başlayalım!’ dedi. Böylece her hafta onun yanına giderdim. Çok ilginçti. Ben birkaç şey yazardım ve o yazdıklarımın üzerine notlar eklerdi. [Gülme] Onu tanımak müzik hakkında hemen her şeyi öğrenmek demektir. Olağanüstü bir kişiydi, çok olağanüstü. Hatta Varèse'ye Columbia'ya gelip elektronik müzik dersi vermesini bile sordum ve o da yaptı. Sadece bir gün. Geldi ve öğrencilere konuştu. Müzik dünyasında olanlar hakkında oldukça sinirliydi ve en üzüldüğüm şeylerden birisi de stüdyoda onunla hiç vakit geçirememiş olmamdır.”

Mimaroğlu, Elektronik Müziğin ustabaşısı olmaya doğru hızla yol alırken sanat ve siyaset hakkında düşünmeye ne zaman başlamıştı? Türkiye'de iken mi yoksa Amerika'ya geldiğinde mi?

“Sanırım özellikle buraya yani Amerika’ya geldi
ğimde başlamış olmalı. O günleri (1960'lar) biliyorsunuz! Hala televizyonda izliyorum! [Gülme] Ve benim için sadece televizyonda izlediklerimden ibaret değildi, içinde bulunduğumun tam ortasındaydım. Bu yüzden kesinlikle etkisi oldu. Columbia tam bir faaliyet merkeziydi.”

New York metropolitan alanına yayın yapan radyo müzik kanalı WBAI hatıralarında ne kadar yer vardı acaba?

“WBAI'de nasıl ba
şladığımı hatırlamıyorum. Ancak birkaç program yaptım. Stüdyoya gitmedim. Sadece kayıtlar hazırladım ve onları gönderdim, ardından yayınlandılar. WBAI konuşmalarımdan veya alıntılarından bazıları İngilizce olan kitabımda yer alıyor. Kitabımın adı ‘Diğer Sözcükler’ ve Türkiye'de yayımlandı. Bazı alıntılar, EAR ve Bananafish dergilerinin sayılarında basıldı. Örneğin, ‘İyi’ kelimesinden bir ‘o’ çıkarın ve ‘Tanrı’ olur. ‘Kötü’ kelimesine bir ‘d’ ekleyin ve ‘şeytan’ olur. ‘Tanrı’ ve ‘kötü’ ve ‘iyi’ ve ‘şeytan’ı tanımak için bir düzeltmen olmalısın. İşte başka bir örnek: Biz besteciler, o kadar çok gelecek kaygısı taşırız ki, arkamızda neler olup bittiğini fark etmeyiz.”

Nasıl bir ülkede büyümü
ştü? Mesela öfke duygusunu büyüdüğü ülkede mi kazanmıştı? Adalet duygusunu, adil insan olma duygusunu nasıl edinmiş ve nasıl geliştirmişti?

“Sanırım böyle konular hakkında dü
şünmeye izin verilen bir ülkede büyüdüm. Atatürk'ün Türkiye'si tamamen yeni bir ülkeydi. Şöyle tabelalar görürdük: ‘Ben Türk'üm diyen kişi ne kadar mutludur,’ mesela. Ve gerçekten büyüdükçe dünyanın diğer ülkelerinde neler olduğunu öğrendim ve bundan dolayı Atatürk’ün Türkiyesi’nin gerçekten olağanüstü bir ülke olduğu şüphesiz açık hale geldi! Özellikle savaş yılları (İkinci Dünya Savaşı). Neyse ki, savaşa girmedik. Ama burada Atatürk'ün günlüklerini okuyorum, ara sıra. Hitler hakkında diyor ki: ‘Hitler sadece deli bir adam değil, aynı zamanda üslubunun kabalığına da bakın.’ Bu sözleri, Mein Kampf'ı (Kavgam) okuduktan sonra söylediği bir şey. [Gülme] 1939 yılına geldiğinde, hepimiz Türkiye'nin Nazi'ler tarafından işgal edileceğinden korkuyorduk. Neyse ki öyle olmadı. Nazi’ler sınırlarımıza çok yaklaştı. Onlar gelecek diye düşündüğümüz için Anadolu'nun merkezine geldik. Sonra tekrar İstanbul'a döndük. Sonunda 1945'te, Nazi'lerin yenildiği ve sokaklarda kutlamaların yapıldığı günü hatırlıyorum. Yani, benim için önemli yıllardı.”

İlhan Mimaroğlu, Atatürk Türkiye’sinin kimliğinin ve duygularının gelişmesindeki önemini bu şekilde vurguluyor ve bir yerde Atatürk Türkiye’sine olan minnet ve şükran duygularını dile getiriyordu. Ama onu Elektronik Müziğin ustabaşısı yapan ya da büyük katkısı bulunan Vladimir Ussachevsky’den neler öğrendiğini, öğrendiklerinden nasıl etkilendiğini de merak etmiyor değiliz!

“Evet, o iyi bir ö
ğretmendi.  Bu doğru. Hatta Ussachevsky ile bir röportajım bile var, bir yerde. Kaydedilmiş bir video röportajı. O, bizim ikamet ettiğimiz evin hemen ilersinde köşebaşında ikamet ediyordu. Bu da beni Columbia-Princeton Elektronik Müzik Merkezi'ne neden gitmeyi bıraktığım sorusuna getiriyor. Aslında, bırakmadım. Ama gitmesi çok zor bir yerdi. McMillan Tiyatrosu'ndaki stüdyo kapalıydı. Benim gitmem için uygun bir yerdi. Ussachevsky gece yarısı çalışma saatlerini bana verirdi. Aslında gece yarısından sonra, istediğim her istediğim şeyi yapabilirdim. Bu yüzden iyiydi. Sonra o stüdyo kapandı ve merkez 125. Cadde'ye taşındı. Bu çok uygun olmayan bir yerdi. Ussachevsky ekipman parçalarını tümünü nasıl kullanacağımızı öğretti. Evimdeki hoparlörlerden biri bozulduğunda onu hatırlıyorum ve stüdyoda kullanılan aynı tür hoparlörü Ussachevsky'nin 125. Cadde'den, evime, daireme kadar taşıdığını hatırlıyorum [kahkaha]. Onu hala saklıyorum.”

Artık heyecanlarını, yaşam tarzını, müziğiyle olan ilişkisini, hocalarını, elektronik müziğin ustabaşılığına giden yolun parke taşlarını biliyoruz. Peki ya sevmedikleri? Örneğin Teo Macero’nun dünya jazz yıldızı olarak bilinen Miles Davis ile çalışmasına ne diyordu?

“Teo Macero'nun Miles Davis ile olan müzik birlikteli
ğinin müzikte ne tür bir fark yaratacağını bilmiyorum. Restoranlarda burada ve orada bir trompetçi duyarım ve düşünürüm: ‘Bu Miles Davis, ne kadar kötü, notları ne anlamsız.’ Özetle Miles Davis hiç sevmediğim bir çalgıcı. Teknik olarak, müzikal olarak, sürekli yanlış şeyleri çalıyor olarak düşünüyorum!”

Ya Freddie Hubbard?

İyi bir tekniği var. Kendini çok iyi ifade ediyor. Şu anda nerede olduğunu ne yaptığını bilmiyorum. Freddie Hubbard gibi bir müzisyenin sahne performansından ve halkın gözünden uzakta olması hatta kaybolması çok üzücü.”

Colombia-Princeton Elektronik Müzik Merkezi'nin kurulu
şunda önemli pay sahibi olan, Uluslararası literatürde elektronik müziğin öncü bestecilerinden olarak yer alan Bülent Arel hakkında da söyleyecekleri vardır kuşkusuz!

“Elektronik müzi
ğin öncüsü besteci Bülent Arel’i buraya gelmeden önce Ankara'dayken tanıyordum. Aynı şehirde ikamet ediyorduk. O çok önemli bir besteciydi - bunu biliyordum. Sonra buraya geldiğimde, evlerimiz karşılıklıydı. Sanırım Harvey House’da, yukarı şehirde. Onunla hiç birlikte çalışmadık, birlikte aynı konu hakkında düşünmedik bile. Ama ona bir şaka yaptığımı hatırlıyorum. Piyano başına oturdum ve tuşlara vurarak [Mimaroğlu ağzıyla "meşgul" sesler çıkarır] kaydettim. ‘Bülent, sana bir şey çalmak istiyorum. Bu, Stockhausen'ın yeni bir parçası.’ dedim. Sonra çaldım. Ciddiyetle, onu incelemeye, analiz etmeye başladı. Ne yaptığımı söylediğimde çok sinirlendi. [Gülme] Maalesef, o çok takdir edilmeyen bir, hakkı teslim edilmeyen besteciydi. Ama iyi bir besteciydi. Biliyorsun, gerçekten çok takdir edilmeyen birçok besteci var. Ama takdir edilmemek birini değersiz yapmaz! [Gülme] Dünya onlarla dolu! Stockhausen hakkında konuşmuşken, şunu da söyleyeyim, beğenirim genel olarak, bana gelen herhangi bir bestesini çok beğendim.”

Peki ya Mimaro
ğlu Columbia'da müziğini çaldırabilmiş miydi?

“Evet, orada çaldırmak zor. Konser organizatörleri yok gibi bir his var. Tüm ses sistemi ve her
şeyiyle. Eskiden orada konserler düzenlerdim. Çok iyi bir salon, iyi akustik, iyi ses sistemi var, neden olmasın? Kimse bir şey yapmıyor. Yapmalılar. New York'ta konserlerin verilmesi gereken nadir yerlerden biri. Üniversitenin merkezi. Harika piyanoları var!”

Ve son olarak dünyaca ünlü bestesi ‘Tract’ üzerine!

Tract, bestecisi
İlhan Mimaroğlu’nun "agit prop" (ajitasyon-propaganda) ya da ‘sosyo-politik’ olarak adlandırdığı bir müzik eseridir. Bu eser, Paris Amerikan Merkezi ve Columbia Princeton Üniversitesi Elektronik Müzik Merkezi stüdyolarında, New York'ta bestelenmiştir. Tract, bir kadın sesi için değil, Tülay German’ın olağanüstü genişlik ve ifade yeteneğiyle seslendirdiği bir beste değildir ve herhangi bir elektronik değişikliğe tabi tutulmamıştır. Beste içinde iki ana dil kullanılır: İngilizce ve Fransızca. Bu nedenle İngilizce söylenenler zaman zaman Fransızcaya ve tam tersine çevrilir. Ayrıca, Nazım Hikmet'in bir şiirinin okunması için Türkçe de kullanılır, bu müzikal bir bölümle sona eren esere harika bir katkı sağlar. Tülay German'ın sesi dışında, Pop müzik grubu Topsy Turvy Moon, Erdem Buri'nin ve bestecinin sesleri duyulur. Ayrıca Alexandre Bakunin, Berthold Brecht, Jean Baptiste Clément, Mahir Çayan, Nazım Hikmet, Peter Kropotkin, Mao Zedong, Karl Marx, Eugène Pottier'in alıntıları da bulunur.

İlhan Mimaroğlu, Beethoven ya da Mozart gibi bestecilerle barışık değildir. Bazı bestecilerin müziğini hesaplanabilir buluyor, neyin neyi takip edeceğini görebiliyor. Ama ona göre Chopin öyle değil. Müzikte macerayı sevdiği kesin.

Güngör Mimaro
ğlu’nun eşi, Rüstem Batum’un babasıdır.
17 Temmuz 2012’de  Manhattan, New York, ABD’de 86 ya
şında vefat etmiştir!

 “econtact.ca”dan çeviren, yorumlayan ve yazan: Müfit Semih Baylan

Fotog
ğraflar:
Altta Solda:
İlhan Mimaroğlu ustası besteci Edgard Varèse ile.
Altta Sa
ğda: İlhan Mimaroğlu eşi Güngör Mimaroğlu ile.

Tüm Özel Dosyalar