Yazılar
Atatürk ve Cumhuriyet Dönemiyle Türk Müziğine Getirilen YeniliklerSayı: - 03.01.2006
Atatürk’ün söylev ve demeçleri incelendiğinde, sanat alanındaki çalışmaların onu daima ilgilendirdiği görülür. Sanatın etkileme gücü, bu bağlamda müziğin insan yaşamındaki yeri ve işlevi, genç Türkiye Cumhuriyeti liderini kuşkusuz yakından ilgilendirmiştir. 1925 yılından başlayarak zaman, zaman yaptığı açıklamalarda, müzik eğitimine ilişkin düşünceleri açıkça sezilir. Bu alanda yapılması planlanan çalışmalar hayata geçemeye başladığında kafasında çağdaş anlamda bir müzik anlayışı çoktan biçimlenmiştir. Evrensel nitelikli özgün bir Türk Müziği.
Atatürk kuşkusuz müzisyen değildir. Bir fikir adamıdır. Buna karşın birikimi, heyecanı, hayatın bütünlüğü içinde tek bir ayrıntıyı bile göz ardı etmeyen kültür anlayışı ve sezgisiyle, müzik sanatına ilişkin sağlıklı çözümler üretebilmiştir. Saptadığı en önemli gerçek, Türk müziğinin geleneksel yapısıyla bizi ifade edemeyeceğidir. Konuyla ilgili görüşleri uzun bir liste oluşturur (Kocatürk,1984). Ancak hedefi 10. Yıl Nutkuyla ve 1.Kasım.1934 Meclis Açık Konuşmasıyla netlik kazanır. Çağdaşlaşmak. Türk Müziği kesinlikle çağdaş nitelikler taşımalı, müzik eğitimi Türk toplumundaki bireylerin tamamını hedefleyen bir bütünlük içinde ele alınmalıdır.
Atatürk’ün sanat anlayışı üstünde pek çok neden etkili olmuştur denebilir. Bu anlayışın biçimlenmesinde çok özel bir süreç olan 20.yy. başlarındaki dönem, başlı başına belirleyici özellikler taşır. Ülkelerin coğrafyasını etkileyen Ulusçuluk, egemen güçlere karşı verilen uzun bir savaş, değişen siyesi dengeler, hızla oluşan sosyal problemler, gelişen teknoloji ve yepyeni bir yönetim. Yeni yönetimle birlikte geleneksel değer yargıları, alışılmış yaşama biçimleri cesaretle sorgulanmış, yenilikler toplumun her kademesine aşama, aşama yansımıştır. Müzik eğitimi, günlük yaşantı içinde bu yeniliklerin bir parçası olarak ele alınır.
Cumhuriyet dönemiyle Türk Müziğine getirilen yenilikler dört ana başlık altında gruplanabilir.
*Bilimsel ve çağdaş yöntemlerle eğitim veren kurumları hayata geçirmek,
*Bu alanda eleman yetiştirerek müzik eğitimini geniş bir alana yaymak,
*Derleme çalışmaları yapmak,
*Bütün bunlar için geleneksel malzemeden özellikle Halk Müziği öğelerinden yola çıkmak.
her şeyden önce müziğin bilimsel olarak yapılanması için, halka açık kurumlara ve eğitimli geniş bir kadroya ihtiyaç vardır. Bu amaçla 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi adıyla bir okul kurulur. Öğretim için yurtdışına öğrenciler gönderilir, yurda dönenlerden yararlanılır. 1932 yılında Halkevleri açılarak yurt çapında yaygın bir Halkevleri etkinliği başlatılır. Saray Mızıka Takımı Ankara’ya getirilmiş, Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adını almıştır (Oransay,1985). Geniş bir dağarcığa sahip, oldukça ileri düzeyde müzik yapan bu gurubun çalışmaları, aynı yıl bir kanunla yeniden düzenlenir. Saray Orkestrası; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Saray Bandosu: Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızıkası haline getirilirken, Klasik Türk Müziği Topluluğu İstanbul Belediyesi’ne verilir (BÜTMK, Sun, 1980) Yurt dışından besteciler davet edilir. Paul Hindemith, Karl Ebert ve Eduard Zuckmayer adlı bestecilerin katkılarıyla 1936 yılında Devlet Konservatuarı kurulur. Artık toplumdaki bütün bireyleri içine alan bir programla, özellikle 1928 yılındaki Harf İnkılâbıyla başlatılan ve hızla yaygınlaşan ciddi bir eğitim söz konusudur. Sistemli bir müzik eğitimine geçiş için hazırlıklar tamamlanmış, altyapı oluşturulmuştur. Bu süreçte okullar ve Halkevleri kadar, Radyonun işlevi de önem kazanır.
Cumhuriyet döneminde müzik alanında yapılan çalışmalar, Cumhuriyet öncesine göre farklılıklar gösterir. Müzik eğitimi belli bir çerçeveyle sınırlı kalmamış, bütün Anadolu’yu kapsayan bir eğitim hedeflenmiştir. Halk Müziğinin temel alınması, bir başka önemli özellik olarak dikkat çeker. Osmanlı İmparatorluğu döneminde müzik sanatı oldukça sınırlı bir çevrede yapılanmış, halka inememiştir. Saray ve çevresinde bir anlamda bilimsel çalışmalar yapıldığından söz edilebilir. Klasik Türk müziği bestecileri eğitimlidir. Teme malzeme bilinçli kullanılmış, üretilen eserler belgelenebilmiştir.
Öte yandan Anadolu’da özgün bir Halk Müziği Kültürü vardır ve yüzyıllar içinde üretilmiş, ancak belgelenememiş binlerce anonim ezgi zengin bir kaynak oluşturmuştur. Halk müziği bestecileri için, eğitim üretimin bir parçası değildir. Ezgi dolaysız bir anlatımla kendiliğinden günlük yaşantıya katılır ve kuşaktan kuşağa aktarılır. Belki bu ezgiler için, o zamana kadar başvurulmamış bir kaynak demek doğru olacaktır. Ati olduğu grubun bütün özelliklerini taşıyan bu birikim değerlendirilmeli, ezgiler öncelikle derlenmelidir.
Cumhuriyet Döneminin en önemli çalışmalarından biri derleme çalışmalarıdır. Halk Müziği ezgilerinin derlenmesi bir programa bağlanır. Bu çalışmalara bestecilerin hemen tamamı katılmakla birlikte, 1936 yılında Ankara Halkevi’nin çağrısı üzerine Türkiye’ye gelen Macar Besteci Bela Bartok, Ahmet Adnan Saygun, Halil Bedii Yönetken, Muzaffer Sarısözen, Cevat Memduh Atlar, Tahsin Banguoğlu ve Nurullah Şevket Taşkıran’ın yaptığı bir dizi çalışma dikkat çeker. Kuşkusuz ezgilerin tamamına ulaşılamaz ve çalışmanın bir anlamda inceleme amacı taşıdığı söylenebilir. Yine de varılan sonuç önemlidir ve zengin bir arşiv oluşturulmuştur. Halk ezgilerinin Türk bestecileri için önemli bir esin kaynağı olabileceği saptanır. Nitekim bu sade, yalın, iddiasız ezgilerdeki dolaysız anlatım, sonraki yıllarda da pek çok besteciyi etkileyecektir.
Bu dönemin ilk kuşak bestecileri, “
Türk Beşleri” adıyla anılır. Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun, Hasan Ferit Anlar ve Necil Kazım Akses’ten oluşan bu grup, çağa dönük bir üretim içine girdiğinde kuşkusuz çağdaş bir yol izlemiştir. Eserlerde bütün kültür birikimi, tarih, folklor, din, Anadolu’ya özgü her şey dile gelir. Ezgi Batı yapısı içinde işlenmekle birlikte, geleneksel yapının korunmasına da özen gösterilir. Bu dönemden sonra değişik akımların etkisiyle farklı biçimler de denenmiş, ulusal karakterde pek çok eser üretilmiştir. Halk müziği öğeleri halen bestecilerimiz için zengin bir kaynak oluşturmaktadır.
Cumhuriyet Döneminde Atatürk’ün önderliğinde başlatılan çalışmalar, günümüzde de önemini korumaktadır. Kişisel tercihinin Klasik Türk Müziği olduğu bilinen, geleneksel müziğe eğilimi olan bir kişinin, çağdaş bir çizgi yakalamada bu denli inançlı olması önemlidir. Atatürk kuşkusuz özel biridir ve bir İngiliz yazarın ifadesiyle,
“… savaş alanında hasımları için büyük bir talihsizlik olan bu genç dâhi” Türkiye için ayrıcalıktır (Aydemir, 1983).
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.