Yazılar
AlkışSayı: - 04.01.2006
İnsanların güzel bir müzik karşısında beğenisini veya herhangi bir güzel olay karşısında beğenisini belirtmesi sanat tarihi kadar eskidir. Alkış olgusu insanların çeşitli olaylar karşısında heyecan ve duygularını ifade etmek için duyduğu bilinçsiz istekten kaynaklanmaktadır. Bir müziğin veya bir başka özel olayın son on- on beş dakika içindeki özelliği, alkışın özelliğini belirler. Bu gözlem seslendirilen eser güzel ya da kötü olsa bile geçerli sayılmaktadır.
Sözlü eserlerin bitiminde son nota duyulduğu an, dinleyicinin alkışlama eğilimi görülür.
Piyano eserlerinin seslendirilmesi sırasında, piyanist “nefes” anında ellerini tuşlardan kaldırdığı zaman, dinleyici de eserin bittiği izlemini doğduğu için, son akorun ya da notanın basılması göz önünde alınmaksızın alkışa geçildiği gözlemlenmektedir.
Senfonide, yaylı çalgılar dörtlüğünde, sonat bölümleri arasında olduğu gibi, Klasik Türk Musikisinin senfonileri olan büyük usullü bestelerde bölümler arasında, koronun nefes ve eserin usulünün gerektirdiği aralarda, alkışlamak günümüzde genellikle doğru karşılanmamaktadır. Ancak, eseri bu şekilde kesmek henüz tam olarak ortadan kalkmamıştır. Konçertoların bölüm aralarında alkışa rastlandığı gibi, bazı yaylı çalgılar dörtlülerinde, sanatçılar kendi partisyonlarından sonra ayağa kalkarak seyirciyi selamlar. Bu arada yaylı çalgılar için yazılmış konçertolarda ise, orkestranın çalgıları akort etmek için yaptığı duraklamalarda alkış normal sayılabilir.
Kadans bölümlerinde eserin alkışlarla kesilmesini Mendelson bir arkadaşına yazdığı belirtirken, alkışın bölüm çalınırken ciddi bir kesinti sayılmadığı günlerde Mozart senfonilerinin birinin seslendirilişi ile ilgili olarak şunları yazmıştır: “Esere sadece kemanlar için ve sekiz ölçü boyunca piyano ile başladım. Bunu forte izledi. Dinleyici beklediğim gibi piyano çalınan yerlerde sessizleşti ama fortelerde alkışlamaya başladı.”
1737 yılında Farinelli, kardeşinin yazmış olduğu bir eseri seslendirirken, alkışlar eserin ilk notasının çalınmaya başladığı andan itibaren devam etmiştir.
Operada dramatik çizgi (eser Wagner öncesi dönemde olduğu gibi, yani aryalarla bölünebiliyorsa) alkışlarla kaba bir şekilde kesilebiliyordu.
1760’lı yıllarda Roma’da bulunan Gretry, orkestra çalgıcılarını övmek amacıyla, dinleyicinin “Bravo keman! Bravo fağot! Bravo flüt!” gibi sözlerle eserin kesilmesini doğal karşıladığını belirtmektedir.
Klasik Türk Müziği dinleyicisinin bilinçli bir alkış geleneği olduğu söylenemez. Zira Türk Musikisi uzun yıllar, dönem, dönem ehliyetsiz kişilerin elinde kaldığı için genelde eğlence müziği olarak kullanılmıştır. Bu da bilinçli bir izleyici kitlesi oluşturmayı engellemiştir. Ancak Atatürk Türkiye’sinde müzikte yapılan bir takım köklü değişiklikler sonucu Türk Musikisine gereken değerin verilmesi sonucu yapılan düzenlemelerle bilinçli bir Klasik Türk Musikisi dinleyici kitlesi oluşturulması amaçlanmıştır.
Bu amaç ne kadar gerçekleşebilmiştir? Bu tartışılır. Ama şu bir gerçektir ki, son yıllarda devlet korolarının kurulması, sadece radyoda (TRT’de) Klasik Türk Müziğinin seçkin ve nadide eserlerini dinleyebilme olanağı bulan dinleyiciyi konser salonlarına itmiş. Bu da Türk Musikisinin alkış geleneğini getirmeye başlamıştır.
Doğal olarak müzik sevkini evinde giderme alışkanlığı edinen dinleyicinin alkış özlemi doğmaktadır. Konser salonlarının başta getirdiği en önemli şey, dinleyici ile sanatçıları karşı karşıya getirmesi olduğuna göre, dinleyici konser salonlarında sadece dinlemekle kalmıyor, sanatçıyı görmek zevkini de tattığı için alkışlama coşkusu daha da artmaktadır.
Dinleyicinin beğenisini alkışla açıklama hakkı olmasının yanı sıra, hoşnutsuzluğunu, hayal kırıklığını da ifade etme hakkının var olduğu konusunda bir tartışma konusudur. Oysa dünyanın diğer ülkelerinde şikâyetlerden sakınıldığı gibi genel kural olarak komplimanlar hoş sayılmamaktadır.
Ancak konser dinleyicisi sesli protestosunun kimi zamanlar çok ötesine gitmiştir. Çürük meyve, çürük yumurta, portakal ve benzeri eylemlerde bulunmak geçmiş yıllarda olduğu gibi günümüzde de oldukça yaygındır. Dünyaca ünlü tenor Pavorotti, çok yakın bir geçmişte Scala’da vermiş olduğu bir konser sırasında okuduğu eserin bir notasını atlaması sonucu çürük meyve yağmuruna tutulmuştur.
Londra’da yok yaygın olan kiralık alkışçılar, dünyanın bazı ülkelerinde müzik ya da tiyatro etkinliklerinin bir parçası olmuşlardır.
Ülkemizde alkış psikolojisi, ortamına göre çok değişken olduğu gibi, dünya ülkeleri ile çok farklı ortamlar içindedir. Konu müzik ve tiyatro olduğu zaman, bu ikisi arasında derin farklılıklar gözlenmektedir. Ülkemizde tiyatro seyircisi izlediği oyunla birlikte doğal olarak duygularıyla açık bir biçimde hareket ederken, konser izleyicisi kurallara katı bir biçimde uymayı görev saymaktadır. Konser anında yanlış hareket etmekten kaçınmakta, birbirini kovalayan ters davranışlara düşmemeye özen göstermektedir. Ancak konser parçası bittiği andan itibaren o ana kadar kısıtlamış olduğu coşkusunu açıkça ifade etmekten kaçınmaktadır. Bu yüzden dinleyici yeni “bis” parçaları istemekte, sonu gelmeyen “bis” talepleri sürmektedir.
Özellikle son yıllarda konserlerin dinleyici sayılarının olağanüstü artması (stat konserleri gibi), konser dinleme kurallarının zorlanmasına daha doğrusu dinleme kurallarına uyulmanın tepkisini de birlikte getirmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.