Yazılar
Beethoven’le Bir Televizyon SöyleşisiSayı: - 30.01.2006
Viyana’da bir haftadır durmadan yağan kar o gün akşama doğru daha da hızlanmış, tipiyle büsbütün kararan gökyüzünde çakan şimşekten sonra yankılanan gök gürültüsü yuvarlanarak kaybolmuştu. 1827 yılının 26 Mart günü Viyanalıları şaşırtan şimşeğin keskin ışığı kentin dışında “Kara İspanyol Evi” adıyla bilinen apartmanın bir odasında yatan hastanın canlığını yitirmiş sapsarı yüzünü aydınlatmış, hasta sağ kolunu kaldırmış, bir iki saniye sonra düşen kol ölüm karşısındaki acı yenilginin belirtisi olmuştu. Bu yenilgi aylardır süren umutsuz bir hastalığın bir büyük sanat adamının sonsuz huzura varışıydı. 57 yıl süren yaşamı boyunca aradığı o huzuru hiç bulamamış, bitmez acıların tutsağı kalmış, sürekli bir savaş içinde çırpınıp durmuştu. Ölümünden kısa süre önce şöyle demişti: “İşte burada gerçekleri gizleyen kağıt yığınları görüyorsunuz. Onları alın ve en iyi biçimde kullanın.” Kâğıtlar alınmış fakat ne gariptir ki onun yaşamını yazan sayısı pek bol kişiler gerçekleri daima değiştirmiş, bol bol fantezi katmış, bazı olayları ters yüz etmekten kaçınmamışlardı… Bunlardan pek çokları onu bir “mitoloji devi”, bir “kahraman”, “yenilmez bir savaşçı”, “Herkül, benzeri bir işçi” gibi yorumlamıştır yahut “tanrısal bir deha”, “inanılmaz, bir güçle yeryüzünün tüm acılarını taşıyan zavallı” olarak göstermişlerdir. Bütün bu inançlarda yaşadığı kentsoylu çevrelerin, ölümünden sonra yaygınlaşan romantik düşüncelerin, Alman ulusçuluğunun ve kendisinin rolü vardır. Zaman zaman coşun duyguları şu sözleri söyletmiştir ona: “Yeryüzünde ne varsa, ne olacaksa, ben her şeyimle oyum… Aslında hiçbir fani üzerimdeki esrar tülünü kaldırmayacaktır…” Bu sözlerin ardında dehasını sezmiş bir sanatçının yargısı vardır… Bu sanatçı Ludwig van Beethoven’dir.
1770 yılında Federal Almanya’nın eski başkenti Bonn’da doğan Beethoven kuşkusuz yaşamı en çok incelenen, en çok araştırılan sanat adamları arasındadır. Bu yaşamın son on-onbeş yılı boyunca artan duymazlığı onun bu yönüne destek olmuştur. Besteci karşısındaki insanlarla anlaşma olanağını, yanında taşıdığı defterlerle bulabilmişti. Kendisine söylenmek istenenler bu defterlere yazılıyor, ayrıca aynı defterlere besteci de notlarını alıyor, yapıtlarının taslaklarını çiziktiriyordu. Ölümünden sonra dört yüz kadar defter kaldı elde. Ancak bu olağanüstü değerli belgelerden 250 den çoğu sanatçının arkadaşı ve sekreteri Schindler tarafından düşüncesizce yakılacak, adamcağız gerekçe olarak de “İçlerinde siyasal düşünler ve İmparatorumuza karşı sözler vardı…” diyecekti. Elde kalan ve öteden bu yana Prusya devlet kitaplığında saklanan 146 defter 1970 den sonra Doğu Almanya Hükümeti Kültür bakanlığınca yayınlanmış bulunuyor. Beethoven’in ayrıca eşine dostuna, akraba ve sevgililerine yazdığı pek çok mektup, belge kalmış, onu tanıyanlar anı ve izlenimlerini cilt, cilt kitaplarla anlatmışlardır. Ancak işin garip yönü, Beethoven’in yaşamı genelde hiçbir sanatçıda rastlanmamış biçimde efsanelerle örtülmüştür… Artık kentsoylu inançlarının, romantik imgelerin yüz yılı aşan süredir türlü fantezilere buladığı gerçekler ışığa çıkartılıyor, yüzeyde büyük bir yaratıcı insan ve ölümsüz verimi kalıyor: Müzik.
Günümüzde Beethoven konusunda fantezilere rastlamak olanağı hala var. Bu fanteziler bilinçli yapılıyor değil kısaca fantezi için fantezi bunlar. Federal Almanya’nın en çok basılan haftalığı Hör-Zu bir radyo televizyon dergisidir. Bu dergi yazarlarından Georg Markus “Beethoven ölümsüzdür… Bu gerçeği yüz elli yıldır tüm müzik yazarları ve müzikseverler savunup kanıtlıyor…” dedikten sonra soruyordu: “Bu durum karşısında neden onunla bir televizyon röportajı yapılmasın?” Ve imgesel olmasına karşın bazı gerçekleri yansıtan bu röportajı şöyle anlatıyordu:
”Kamera ve ses ekibiyle birlikte büyük müzik ustasının Viyana’nın Heiligenstadt adlı köyü kıyısındaki bir sosyal konutun küçücük dairesinde bulduk… Daire iki oda, mutfak ve banyodan oluşuyordu… Besteci, “Buyurun, oturun… Bay Redaktör…” dedikten sonra ilk sorumu sordum: “O ölümsüz yapıtlarınız hep burada mı doğdu?” Yanıtladı Beethoven: “Kısmen… Yaşamım boyu pek çok ev değiştirdim… Burada de gene güçlükle karşılaşıyorum… Örneğin komşularımın arasında bulunan bir okul müdürü sık, sık polise telefon edip benden yakınıyor… Neymiş, geceleri beste yaparken piyano çalıp rahatsız ediyormuşum…” Yeni bir soruya geçerken sağır müzikçi ultra modern elektronik duyma gerecinin ses düğmesini sonuna dek açtı ve yüksek sesle konuşmamı istedi. Sordum: “Neden Bonn’dan ayrılıp Viyana’ya geldiniz?” Sanatçı bir an düşündükten sonra “Artık rahat çalışma ortamı da yok oldu… Hele siyasal ortam bir felaket… Üstelik bir siyasal parti lideri seçim kampanyasında benim “Eorica” senfonimi çaldırmaya kalkınca pılımı pırtımı toplayıp kendimi ilk uçakla Viyana’ya attım.” Sordum besteciye “Neden doğru Viyana?” Yanıtladı: “Viyana benim için en önemli müzik kenti… Johann Strauss, Franz Lehar, Emmrich Kalman, Robert Stolz hep bu kentte yaşadılar değil mi?” Sürdürdüm sorumu: “televizyonla ilişkilerimiz nasıl sayın profesör?” Burnunu kaşıdı ve sinirli bir baş sallamayla konuştu: “Orada bazı kimseler benden pek hoşlanmıyorlar… Sonra aralarında benim yapıtlarım da olmak üzere pek az modern müzik örneğine yer veriyorlar…” Sordum: “Bazı kötü düşünceliler sizin Avusturya’ya vergi sorunu nedeniyle kaçtığınızı söylüyorlar…” Beethoven yanıtladı hemen: “Doğru, belki de rolü var bunun… Bir gün orkestra yöneticisi Karl Böhm ve şarkıcı Udo Jürgens’e yaptıkları gibi evimi basıp hesaplarımı denetlediler. Plaklarım peynir ekmek gibi satılıyor. İtiraf etmek gerekirse en çok hafif şarkılardan kazanıyorum…” Sordum: “Öteden beri politikada…” Sözümü kesti hemen. “Politika üzerinde konuşmak istemem… Kültür Bakanlığı bana şu günlerde Bilim ve Sanat Nişanı verecek…” Başka konuya geçtim. “Bay Profesör. Spor ve Sergi Sarayındaki konseriniz çevresinde çok kötü eleştiriler yayınlandı…” Bu sözlerim Beethoven’i kızdırmaya yetmişti, gürledi: “tenkitçiler hep bana karşıdırlar öteden bu yana… Müziğimi çok devrimci ve ilerici buluyorlar… Fakat ben bestelerimi bu aptallar için yapmıyorum… Yüzyıl sonranın insanına seslenecektir bunlar… Bu röportaj yayınlanmadan önce bir kez okuyabilir veya dinleyebilir miyim?” Yanıtladım sorusunu: “Çok üzgünüm, fakat olanaksız… Bir ayrıcalık da yapamayız…” Beethoven öksürdü sonra. “Demek böyle”, dedi, “yalnız rica ederim politikaya ait hiçbir söz yayınlanmasın…” Kendisine teşekkür edip ayrıldım küçük apartmanından…
Bay Markus bu imgesel konuşmada Beethoven çevresinde artık bilinen bazı kesin gerçekleri sıralıyor dikkat edilirse. Örneğin çok ev değiştirme huyu, komşularıyla geçimsizliği, müziğini devrimci ve ilerici bulanlara karşı düşünleri, hasisliğe varan para düşkünlüğü ve politikada gerçek inançlarını saklama çabası… Büyük Alman düşünürü Nietzsche’nin onun için yazdığı bir incelemedeki son tümce sanırım çok yerinde: “Eğer veriminden derinliğine sevk almak istiyorsanız, o verimi dinlerken doğuş nedenlerini, büyüdüğü ana kucağını, üzerinde geliştiği gübrelenmiş toprağı, unutmak zorundasınız.”
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.