Yazılar
Günümüz Türkiye’sindeki Müzik Türlerinin Ulusal ve Evrensel Ölçütler Açısından Durumu (3.Bölüm)Sayı: - 01.02.2006
4. Sanat Eseri
Sanat bizi, insanın etkinlik dünyasından, estetik coşkunluk dünyasına taşır. Estetik coşkunlukta ise sanat, sanatçı ve izleyici-dinleyici kendine özgü bir tavır içindedir. Bu tavır derin ve özel anlamı olan bir tavırdır. Kendi işinde amaçlı ve anlamlıdır.
Aşağıdaki alıntı bir sanat ürününü, sanat kılan ilkelerdir ve sanatın ilkeleridir:
1. Bir sanat ürünü tasarlanarak üretilmiş olmasına karşın tam tasarlanarak üretilmiş ürünlerde var olan kullanım işlevi özelliğini aşan, estetik adı altında toplayabileceğimiz bir işlevle yüklü olup, bu işlev sanat ürününde “birinci işlev”dir.
2. Sanat ürünleri
a) Sanatçı tarafından üretilen,
b) Tek bireyden büyük insan topluluğuna kadar uzanan bir yelpaze içinde sunulan,
c) Yaratılan ürün içinde bulunduğu alanın (sanat alanının) ön geçmişinden o ürünün üretildiği ana kadar kanıksana gelmiş ve bir toplumsal uzlaşma ile kabul edilmiş “kendi malzemesi” ile çalışan,
d) Üretildiği andan sonraki süreçte kendisine yönelik olarak oluşmuş beğeni içerikli ilginin, temel olarak başka bir içeriğe, örneğin karlılığa, maddi bir faydalılığa, bir malzeme olarak kullanabilirliğe v.b. gibi dönüşmeyip, yalnızca “güzelliği” kapsayan beğeni içerikli kaldığı,
e) Kendi alanında üretilmiş, kendisinden önceki tüm ürünlerde ulaşılmış en son teknik düzeyi üstünde taşıdığına dair ipuçlarına sahip ve sözü edilen düzeyi aşma özelliği (yeterlilik/özgünlük) gösteren,
f) Temel kaygısı, malzemelerin “güzellik için organizasyonu” olan,
g) Son derece “özgür” bir çalışma sonunda üretilmiş ürünlerdir.
3. İkinci varsayımın ışığında, sanatın malzemeleriyle çalışılarak üretilmiş tüm ürünlerin sanat ürünü olmadığı söylenebilir. Bu tür bir çalışma ile üretilmiş bir kısmı estetik/sanatsal niteliğe sahip, bir kısmı ise estetik/sanatsal niteliği de taşıyan ne var ki asıl olarak başka türden nitelikleri içinde barındıran, sanat ürünü “olmayan” ürünlerdir.
4. sanat ürünleri, üreticisiyle (sanatçı) ele aldığı konu arasında kurduğu bağlantılardan bağımsız olduğu söylenebilecek bazı başka anlamları yüklenirler. Bu tüketicinin (ürünü algılamaya, yorumlamaya, dinlemeye, yargılamaya v.b. yönelimi) kendi bireysel bilinçliliğine bağlı değerler ile sanat ürününün biçimini oluşturan malzemelerin göndermelerde bulunabildiği değerler arasındaki ilişki ve değerler örtüşmesi biçiminde oluşur. Sanat ürünlerinin yeniden üretilebilmelerini ve sürekliliğini sağlayan özelliği buradan kaynaklanmaktadır. Çünkü bireysel bilinçliliğe bağlı değerler sürekli bir çeşitlilik içermektedir. (11)
Bell’e göre; bir sanat eserinin oluşması için bir biçim ve renk duygusuyla üç boyutlu mekan bilgisinden başka bir şeye ihtiyaç yoktur. Yaratılmış olan en etkin biçimler üz boyutlu oldukları için, bir çok büyük sanat eserinden boyutlar temel alınmış ve kullanılmıştır. Bir köprü ve koniyi düz birer örnek olarak görmek onların anlamlarını alçaltır.
Roman Ingarden ise konuya daha pratik açıdan yaklaşır ve sanat eserinin özelliklerini şöyle sıralar:
1. Sanat eseri izleyicinin empifirik (tecrübeye dayanan) deneyimlerinin ya da onunla zihinsel alışverişinin sonucunda oluşmuş bir ürün değildir. Bu nedenle sanat eseri zevk ve eğlence kategorisine ait değildir.
2. sanat eseri zevk ve eğlence aracı değildir. Bu nedenle de eser, zevk uyandırmak ve eğlendirmek için yazılmaz.
3.Eserin izleyici-okuyucu-dinleyici dışında salt kendine özgü “sanatsal özellikleri” vardır.
4. Onun varlığı, yalnız ve yalnızca, bir eser olabilme koşullarına sahip olmasındandır.
5. sanat eseri bir kültür ürünüdür. Ancak kendine özgü özelliklerinden dolayı diğer kültürlerde farklılıklar gösterir. (12)
Sanat eseri rastlantılar sonucu ortaya çıkmaz. İlgili sanat dalının estetik, teknik, duygusal özelliğiyle birlikte, bilinçli bir tasarım sonucu üretilir.
Sanat eserine nitelik kazandıran en temel öğe, oluşumundaki öz-biçimdir (öz’e içerik de denebilir). Biçim, ilk duyulan, ilk görünen, algılanandır. Öz ise biçimin içindeki gerçek değerdir. Bir gerçek değer ikinci öğeyle birlikte tamamlanır, anlam kazanır. Bir sanat eserinin niteliği, bu iki öğenin anlam yoğunluklarının gücüyle ölçülür.
Öz ve biçim yoğunluğunun kavranması ise ancak “eğitim” sonunda ulaşılan belli bir bilgi ve birikimle olur ki bu da algılamanın düşünsel etkinlik haline gelmesi demektir.
(11) İsmail Lütfi Erol, Dinleyici İçin notlar. Batı Klasik Müziği. Ankara, Ekim 1991. Odak Ofset Sayfa:13, 14.
(12) Roman Ingarden. Prof. Dr. İhsan Turgut. Sanatın Felsefesi. İzmir 1991 Sayfa 121
devam edecek
*
Safa Olgun imzasıyla yayımladığımız bu çalışma, çok değerli bir seçiciler kurulunun değerlendirmesi sonucu
Mavi Nota’nın düzenlediği “
Nimet Koray Araştırma-İnceleme Müzik Ödülü”nde seçiciler kurulu tarafından
Teşekkür Belgesi’yle ödüllendirilmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.