Yazılar
Günümüz Türkiye’sindeki Müzik Türlerinin Ulusal ve Evrensel Ölçütler Açısından Durumu (10. Bölüm)Sayı: - 13.02.2006
Geleneksel Müzikte “Pop”laşma
Geleneksel Türk Müziği dede Efendi ile birlikte katı kurallarından sıyrılmaya başlamış, Hacı Arif Bey’in getirdiği şarkı formuyla açıklık kazanan bu esneklik Şevki Bey ile sürmüştür. Saadettin Kaynak ise bu yolda en büyük çığırı açandır. Geleneksel kuralların dışına çıkan Saadettin Kaynak’ı Gencebay’ların Tayfur’ların öncüsü görmek pek yanlış olmaz.
Saadettin Kaynak (1885–1961) küçük yaşlarda müziğe başlamış, henüz on yaşlarındayken aldığı din ağırlık müzik dersleriyle ilahi okumayı öğrenmiştir. Bu şekilde dini müzikle tanışan Saadettin Kaynak kendi döneminin en önemli hafızları arasına girmiştir. 1. Dünya savaşı sırasında doğu cephesine gönderilir. Orada kaldığı dört yıl boyunca halk müziği konusunda incelemeler yapar ve Arap müziği ile tanışır. İstanbul’a döndükten sonra da kısa aralıklarla tüm dört kez Avrupa’ya giderek batı müziği çalışır. Bütün bunların sonucunda karşımıza geleneksel Türk Müziğini çok iyi bilen, dini müzikle haşır neşir, halk müziğinden anlayan, Arap ve Batı Müziği ile tanışıklığı olan bir Saadettin Kaynak çıkar.
Bir kez var olan kuralların dışına çıkabilmek, her şeyden önce onlara seçenek olabilecek başka bir takım kurallarla tanışmış olmayı gerektirir. Saadettin Kaynak’ta bu seçenekler fazlasıyla oluşmuştur zaten. Nitekim Saadettin Kaynak, sahip olduğu bu birikimin de etkisiyle geleneksel Türk Müziğini zemin olarak kullanıp, kendince bir bileşime varmaya çalışmıştır. Bu tür bir yönelim sırasında da toplumdaki değişmeleri ve halkın beğeni düzeyini hiç akıldan çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Sanat yaşamının elli dördüncü yıldönümü nedeniyle kendisiyle yapılan bir söyleşide “Ben halkın nabzına göre nağme yapmak ve bunu her sınıf halka beğendirmek istiyorum” demektedir. Gerçekten de bestelerine egemen olan değişik etkiler, (doğu, batı, geleneksel, dini, halk müziği) geleneksel müziğe oranla oldukça esneklik, serbesti kazanmış olan yorum ve sunum biçimi, sözlerdeki içtenlik, duygusallık hemen hemen her kesimden insanın onları beğeniyle dinlemesine ve anlamasına olanak vermekteydi. (38)
Saadettin Kaynak hiçbir zaman iyi musiki öğrenememekle beraber, istidat sahibiydi. (…..) Bazı Türk, bilhassa 85 Mısır filminin musikisi için, her filme 10–20 parça olarak adaptasyon yaptı. Bu parçalarda Kaynak’ın katkısı az oldu. Çoğu Mısır melodilerinin biraz değiştirilmesinden ibarettir. Bu suretle, günümüzde büsbütün dejenere olan çok kötü bir çığır açılmış oldu. (…..) Ticari ilişkilerini sağlam tuna, akıllı bir adamdı. İyi para kazandı ve yüksek musiki çevremizde olmasa bile, halk arasında çok ün yaptı ve sevildi. (39)
Yaptığı müzikte iyi ticari ilişkiler içinde olması, çok para kazanması ve halk arasında ün yapabilmesi, sevilmesi, aslında popüler “popüler olabilmesi”nden kaynaklanmıyor muydu?
Kaynak gereğinde fazla aranağmeli, usul ve makam geçkili, geleneksel formlardan uzak kalan bir tür “film müziği besteciliği”nin türemesini getirmiştir. Beste siparişlerinin bir bölümünde “Arabesk” türü başlamıştır. (40)
1950’li yıllara gelindiğinde siyasal değişimler toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik yapısını etkiledi. Çok partili döneme geçişle taşrada sivrilen iktidar temsilcilerinin büyük kente göçleri ve kentte söz sahibi olmalarıyla kent yaşamına yeni kültürler girmeye başladı. Taşralının büyük kente göçünde etken ekonomikti. Ya ekonomik durumu iyi olduğu için gidiyordu ya da yeni yeni ekonomik olanaklara kavuşmak için. Ama beğeni düzeylerinde her hangi bir değişme, yükselme gerçekleşmiyordu. Zengin olan kesim kendini sosyeteden sayıyor, onlar gibi giyiniyor, onlar gibi eğlenmeye çalışıyordu. Diğer katmanlarda, bulundukları konumda kent kültürüne adapte olmaya çalışıyordu.
Varlıklı kesim geliştirdiği kent kültürü içinde arayışlar içine girmek durumundaydı. Gazinolara gitmek, eğlenmek, dans etmek, şarkı söyleyenleri dinlemek istiyordu ve bu hakkı, ekonomik gücünden dolayı sosyeteden çok kendinde görüyordu. Ama eğlenceye gidecekleri yer, ileri düzeyde eğitim görmüş ve ileri bir beğeni düzeyi oluşturmuş sosyetenin gideceği yer olmazdı. Kendilerine göre eğlence yerleri açıldı ve yine kendilerine has eğlence anlayışları ve eğlence müzikleri oluştu. Zeki Müren’le birlikte yeni bir “Gazino anlayışı” doğdu. Ahlarla, vahlarla, kahkahalarla, hıçkırıklarla, şiirlerle süslediği şarkılarını söylerken giysileriyle davranışlarıyla Saadettin Kaynak’tan aldığı mirası adeta devralıyor, artık gazino sahnelerinin dışına çıkan ünüyle toplumun gönlünde taht kuruyordu.
Elit tabakanın çalıp söylediği geleneksel müziği topluma indiren ve hızla popüleştirmeye başlayan Zeki Müren olmuştur. Ancak bu gidiş Zeki Müren’le de durmamıştır elbet. Daha sonra da kendilerini Türk Sanat Müziği sanatçıları olarak tanıtan kimselerce klasik kurallardan uzaklaşma, esnekleşme ve müzikteki geleneksel özün gitmesi olayı hızla sürer. (41)
Zeki Müren’in başlattığı “şarkıcılık tavrı”nı Bülent Ersoy daha sonra geliştirerek sürdürmüştür.
(38) Nazife Güngör Arabesk Bilgi Yayınları. Bilgi Dizisi 67 Mart 1980 Sayfa:48
(39) Yılmaz Öztuna Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi 1. Cilt S. 435, 436
(40) Müzik Ansiklopedisi Cilt 3. S. 702
(41) Nazife Güngör Arabesk Bilgi Yayınları. Bilgi Dizisi 67 Mart 1980 Sayfa:60–61
devamı edecek
*
Safa Olgun imzasıyla yayımladığımız bu çalışma, çok değerli bir seçiciler kurulunun değerlendirmesi sonucu
Mavi Nota’nın düzenlediği “
Nimet Koray Araştırma-İnceleme Müzik Ödülü”nde seçiciler kurulu tarafından
Teşekkür Belgesi’yle ödüllendirilmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.