Yazılar
Günümüz Türkiye’sindeki Müzik Türlerinin Ulusal ve Evrensel Ölçütler Açısından Durumu (11. Bölüm)Sayı: - 14.02.2006
Halk Müziğinin “Pop”laşması
1950 yıllarında yaşanmaya başlayan siyasal değişiklikler halk kültürünü de etkiledi. Yeni ekonomik arayışlar için kente gelen insanlar kent kültürüyle, kendi geleneksel kültürleri arasında bir “ara kültür” oluşturdular. Kendi geleneklerini kente yaşatamadılar ama kente de tam uyum sağlayamadılar. İki farklı kültür zaman, zaman çarpıcı biçimde buluştu, çünkü beğeniler ve beğeni düzeyleri farklıydı. Kentteki semtler arasında dolmuş şoförlüğü yapan köy kökenli gencin, minibüsünü köyündeki “geniş pencereli” odasını kentten gelen (köyündeki odasıyla doğal olarak uyum sağlamayan) duvar süsleriyle süslemesi gibi, aracının “duvarlarını” da ayrı anlayışla süslemesi kültürel uyumsuzluğun çelişkileridir.
Sezer Tansuğ, Herkes İçin Sanat’ta, İzmir kenti ve fuar için yaptığı sosyolojik incelemede vardı yargı konuyu çarpıcı biçimde sergilemektedir. “Bu fuar olgusunun en tipik göstergelerinden biri, uçarı bir İzmir delikanlısının fuar süresince ayağına giydiği ayakkabısının yüksek saydam topukları içine yerleştirilmiş küçük ampullerdir. Pilli kabadayı yere bastıkça topuğundaki ışık yanar, kaldırdıkça ışık söner. Oysa kentin külhanbeyi geleneğine bile ters düşen cakadır bu” (42)
Kentteki köy kökenli insanlar kendi “ara kültürlerini” mutlaka oluşturacaklardı ve öyle oldu. “Arabesk” dediğimiz ve aslında zamanımızda kente ve köye alabildiğince hâkim olan popüler müzik yerleşti.
Kentleşmeyle birlikte oluşan toplumsal yapı kendi müziğini oluştururken, devlet kültür politikası da bazı temel yanlışlar ve yanılgılar içindeydi.
Batı ülkeleri ulusları, her türlü folklor ürünlerini 19. yy.da toplamaya başlamışlar, değerlendirmelerini bilim kurallarına göre yapmışlar, gerekli sonuçlara ulaşmışlardır. Türkiye bu konuyu Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra ele almıştır. 1932 yılında Halkevlerinin ortaya çıkışı ile de folklor derlemelerine daha da hız verilmiştir. Ne var ki Türkiye’de bütün folklor denemeleri Ankara Devlet konservatuarı folklor arşivi için yapılan ve 1937’den 1952 yılına kadar sürdürülen Muzaffer Sarısözen başkanlığındaki derleme gezilerinin dışında, Türk folkloru üzerindeki çalışmalar, uzun yıllar genellikle bu konuya ilgi duyan hevesli ve amatör kişilerce yapılmış, bu yüzden de bilime dayalı metotlu çalışmalara girilememiş, bilimsel yayınlar yapılamamıştır.(43)
Daha önce de Türkiye’ye gelen ünlü Macar besteci Bela Bartok (2 Kasım 1936) İstanbul konservatuarının Halk Müziği arşivinde yaptığı çalışmalarda buradaki koleksiyonu çok ilginç ama dağınık bulur. Bilimsel çalışma gereğine dikkat çeker. Güney Anadolu gezilerinden sonra bir rapor hazırlar ve Milli Eğitim Bakanlığı’na sunar. Bu raporda bilimsel araştırmaların rahatlıkla yapılmasını sağlayacak olanakların yaratıldığı bir folklor enstitüsü kurulmasının gereğini vurgulayan besteci, böyle bir enstitünün kurulmasıyla ilgili bütün ayrıntıları raporunda titizlikle belirtir. (44)
Benzeri öneriler de 1935–1937 yılları arasında Türkiye’ye gelen Poal Hindemith yapmışsa da, o da devlet kültür politikasınca pek dikkate alınmamıştır.
Geleneksel halk müziği devletin radyolarında, usta çırak ilişkisi içinde yetişmiş, “sanatçıların” elinde uzun süre kaldı. Kadrolu halk müziği olan sanatçılar işlerinin ehliydiler ama müzikolojik çalışma yapmaktan ve günün müziğini üretebilmekten yoksundular.
Halk müziğini bu güne taşıyamayan çabalardan biri de Muzaffer Sarısözen’in gerçekleştirmiş olduğu “Yurttan sesler” uygulamasıdır. Öyle ki Sarısözen’le birlikte hareketli, coşku verici halk ezgileri birden bire bütün coşkusunu yitirmiş, otantiklerinden sıyrılmış ne olduğu belirsiz birer parça haline gelmişlerdir. Dolaysıyla da Türk halkının kendi öz müziği kendisine bile söylenemez olmuştur.
Halk müziği “otoriteri”nin “tutucu bir gelenekçilikle” bu müziği baskı altında tutmaları-ki artık toplumun kültürel yapısı, yaşayışı değişiyordu, o müzikle halkını birbirinden uzaklaştırmıştı.
Öyle ki, kültür değerleri içinde en dinamik yapıya sahip olan müzik, çağın değişmekte olan, sosyal, kültürel, teknolojik yapısı doğrultusunda uyum göstermesi gerekirken gösterememiştir. İyice yaygınlaşan kitle iletişim araçları sayesinde, günümüz insanı diğer dünya müziklerindeki bir takım büyük gelişmeleri daha yakından izlemiş bunu kendi geleneksel müziğinde de görmek istemiş görememiştir. Artık oluşan toplumsal yaşama bilinci ve davranış şekli (birlikte, bir arada uyumlu yaşama), çok sesli yaşama biçimini dayatırken kendisine uygun müziği bulamamış, kendince müzikte “yeni arayışlara” yönelmiştir.
Kente göçüp, orada yerleşen köylü halkımız kendi zevk ve kültürel değerlerini de birlikte getirdiğinden büyük kentlerdeki seçkin kültür hayatının yanı sıra, köylü kültürüne dayalı, farklı yeni bir kültür ortamı daha oluşmuştur. İşte bu yeni ortam musiki folklorunu da etkilemekte gecikmemiş, sonuçta teknoloji alanındaki gelişmelerin etkisi ve kitle iletişim araçlarının da büyük katkısıyla yerel değerlerdeki evrensel değerlere doğru hızlı bir değişim süreci başlamıştır.
(41) Nazife Güngör. Arabesk. Bilgi Yayınları/Bilgi Dizisi 67 Sayfa:60–61
(42) Sezer Tansuğ Herkes İçin Sanat Altın Kitaplar 1982 S:61
(43) Veysel Arseven. Milli Folklor Enstitüsü üzerine Ankara Filarmoni Temmuz 1971 S:1
(44) Filiz Ali Laslo Gösteri Dergisi Kasım 1981 S.12 S.30
(45) Ercüment Berker Türk Musikisi Gösteri Dergisi Mart 1982 Sayı 16 Sayfa:60
devamı edecek
*
Safa Olgun imzasıyla yayımladığımız bu çalışma, çok değerli bir seçiciler kurulunun değerlendirmesi sonucu
Mavi Nota’nın düzenlediği “
Nimet Koray Araştırma-İnceleme Müzik Ödülü”nde seçiciler kurulu tarafından
Teşekkür Belgesi’yle ödüllendirilmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.