Yazılar
Günümüz Türkiye’sindeki Müzik Türlerinin Ulusal ve Evrensel Ölçütler Açısından Durumu (12. Bölüm)Sayı: - 15.02.2006
Geleneksel folklor değerlerini yaratan ortamın köyden kente kaymasıyla, kentte başka sentezlere dayalı yeni bir halk musikisi ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunu özellikle büyük kentlerin belirli kesimlerinde somut olarak yaşamak mümkündür.(46)
Bu yeni kültür geleneğin devamı olacaktı ve ona benzeyecekti. Nitekim de öyle olmuştur.
Yeni kültürün müziği de Geleneksel Türk Müziği gibi tek sesli, (yer, yer çok sesli denemelerde var) sözlü müzik geleneğine dayalı koro halinde söylenmeyen, yazısı olmayan, kulaktan kulağa aktarılan, çalgıların söze eşlikte kaldığı, ayrıca çalgı müziğine önem vermeyen bir müzik olacaktı ki bu da Türk, doğa azda olsa batı müziği senteziyle üretilmiş popüler müzik ya da arabesk müziktir.
Arabesk müzikte besteden çok sözün önemi ağırlık kazanmakta dolaysıyla sözün verdiği mesaj, toplum yaşantısının aslında taleplerinin dile gelmesiydi.
O, bir yeniden yorumlamadır, bir yenilemedir. Bu yargı biçim yönünden olduğu kadar içerik yönünden de geçerlidir. Nasıl ki bu müzik Türk Sanat Müziğinden, Türk halk Müziğinden, Arap Müziğinden vs. türlerden değişik oranlarda alınan öğelerin birbirine eklenmesiyle biçimlenmiştir, aynı şekilde onun içeriği de yine çeşitli müzikal içeriklerin etkisinde oluşmuştur. Hatta arabesk müzik içerik yönünden çok daha eskilere giden bir geleneğin tasavvuf felsefesinin ve divan edebiyatının etkilerini de taşımaktadır. (47)
toplumun 1970’li yıllardan sonra bu müziği kendi sesi olarak görmesi (yaşantısının doğal gereği olarak) doğaldı. Kendisinin ifadesini orada buluyordu, mesaj iletmek istediği yerlere protestosunu yapıyordu. İlginç olan bir şey ise devletin radyo televizyonunu arabeskten çok daha kötü örneklere yer verdiği halde ilkel veya yoz müzik gerekçesiyle Arabesk müziğe yer vermemesiydi.
Müzik kimseyi korkutmamıştır. Ama söz, her zaman korkutmuştur. Richard Strauss, Stefan Zweig’in bir yapıtından esinlenerek bir opera besteledi. Hitler izin verdi. İzin verirken “korkmayın” dedi., “şimdiye dek operada söylenenleri kimse anlamamıştır” Arabesk diye anılan müziğin radyo mikrofonlarına, televizyon antenlerine ulaşmasının engellenmesi niteliksiz müzik oluşundan mı yoksa sözlerinden ötürü mü diye bir soru da geçerlidir.(48)
Acaba TRT sansür kurulları korktukları için mi arabesk ve popüler müziğe geçit vermiyorlardı? Yoksa bilemedikleri başka şeyler mi vardı? Ya da devlet müzik politikasının bir açmazı mıydı? Günümüzde kültürel kazancı ticari kazancın önünde görmeyen özel TV’ler kapılarını sonuna dek açmışlardır arabesk müziğe.
İsten şanssızlıkla ister yanlışlıkla olsun arabesk olarak adlandırılan bu müzik, halk arasında yaşamaktadır. Özü sözü ile doğu felsefesini yansıtmakla birlikte aslında geleneksel Türk sanat Müziği ve geleneksel Türk halk Müziği ile 1826’dan beri gittikçe artan dozda Türk toplumuna girmiş olan, ancak asıl son yıllardaki Hafif Müzik aracılığıyla daha geniş halk kitlelerine inebilmiş olan batı müziğinin bir sentezidir.(49)
Bu yeni kültür, geleneğin devamı olacaktı ve ona benzeyecekti. Nitekim de öyle olmuştur. Her ikisi de geleneksel tek sesli müzik tarzındadır ancak, yeni kültürün müziği zaman, zaman basit çok sesli denemelere de yer vermiştir.
Türkiye’de Batı Müziği Etkisiyle Gelişen Popüler Müzik (50)
Kaynağı yabancı olmakla birlikte tango (Türkçe sözlü), Türk halkının sanat müziği türlerinin akışında yaygın olarak yer alan ilk popüler müzik türü olarak düşünülebilir. Radyo alıcılarının yaygınlaştığı lokal ve salonların revaçta olduğu o dönemlerde, halkın güncel müzik gereksinimini karşılayacak orkestralar da birbiri ardından kurulmaya başladı. Zehra Eren, Celal İnce, Şecaattin Tanyeli ve Fehmi Ege orkestrası önemli popüler sanatçıları oldu. 1950’li yıllardan 1960’lı yıllara geçerken dünyada hızla yayılmaya başlayan pop müzik, ülkemizde de etkisini göstermeye başladı. Önce orijinal dilde söylemeye başlayan bazı şarkıcılar, giderek ilginin artmasıyla Türkçe sözlerle şarkılar söylemeye yöneldiler. Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal sevilen yabancı parçalara Türkçe sözler yazan ilk şarkı sözü yazarlarımız oldu. O dönemlerde pop müziğinin günümüzdeki etkinliğine oranla, çok daha önemli yeri vardı. Profesyonel şarkıcı ve toplulukların yanında amatör okul orkestraları hatta mahalle topluluklarının çeşitli sinema salonlarında verdikleri konser heyecan yaratırdı. Zaman, zaman kapı ve camların kırıldığı olurdu.
Gittikçe artan pop müzik şarkıcıları ve toplulukları arasında farklı olma çabaları gündeme gelince, üretilen müziklerde de yeni arayışlar başladı. Bunların içinde en çok dikkati çekenler yabancı müzikleri bırakıp yerli bestelere yönelenlerdi. Bir de Türk folklorundan yararlanarak yine özgün parçalar üreten kimi şarkıcılar ve topluluklar, diğerleri arasında sivrilmeye başlamışlardı. 1970’lere yaklaşırken güncel müzik eskiye oranla daha çok ilgi duyulan bir tür haline geldi. Tam bu sırada bütün dünyayı kasıp kavuran Beatles Efsanesi de tüm hızıyla devam ediyordu. Canlanmaya başlayan plak endüstrisi, özellikle 45’lik alanında Avrupa’ya yetişmeye çalışılıyordu. Plak piyasamız, Beatles olayını zaman geçirmeden Türk dinleyicisine ulaştırmada sözü edilir bir başarı elde etmişti. Hemen her yeni parçası İngiltere’de bir numaraya çıkan Beatles’ın plakları, haftasında Türk gençlerine ulaşabiliyordu. Bu olgu yabancı pop müziğe ilgiyi giderek körüklerken, kıvılcımlar halindeki yerli pop dünyamızdan ani bir alev gibi yükselen Modern Folk Üçlüsü’nün sesi duyuldu. Böylece geleneksel halk müziğimizden yararlanan şarkıcı ve topluluklar giderek artmaya başladı.
1970’lerin ortalarına doğru ise yeni bir akım kendini gösterdi. Buna kısaca Eurovision Müziği diyebiliriz. Bu uluslararası şarkı yarışması için bestelenen eserlerin çoğu batı taklidi olması nedeniyle hemen, hemen birbirine çok benzeyen parçalar şeklindeydi. Bu akım günümüzde de sürüyor. Ancak yine de Özdemir Erdoğan, Barış Manço, Ersan, Doğan Canku, Timur Selçuk gibi sayıları oldukça sınırlı bir sanatçı gurubu belirli bir çizgiye ulaşabilen özgün yapıtlarını üretmeyi sürdürdüler. 1980 yılından itibaren özellikle İstanbul’da sayıları oldukça kabarık amatör çizgide topluluklar kendini göstermeye başladı. Ağırlıkla Rock türünde denemelere girişen bu guruplar bati taklidinden öteye geçemediler.
(46) Prof. Dr. Necati Gedikli Türk Halk Musikisinde Yeni Bir Oluşum Süreci mi? S. Turhan Türk Halk Musikisinde Çeşitli Görüşler Kültür Bakanlığı l4l4 Kültür Eserleri 179 Sayfa 339
(47) Nazife Güngör Arabesk Bilgi Yayınevi Bilgi Dizisi 67 S. 151
(48) Müzik Ansiklopedisi Cilt 1. S.84
(49) Prof. Dr. Necati Gedikli Türk Halk Musikisinde Yeni Bir Oluşum Süreci mi? S. Turhan Türk Halk Musikisinde Çeşitli Görüşler Kültür Bakanlığı l4l4 Kültür Eserleri 179 Sayfa 179
(50) Bu bölüm Müzik Ansiklopedisi Cilt 4 Türkiye’de Pop. S. 1043’den derlenmiştir.
devamı edecek
*
Safa Olgun imzasıyla yayımladığımız bu çalışma, çok değerli bir seçiciler kurulunun değerlendirmesi sonucu
Mavi Nota’nın düzenlediği “
Nimet Koray Araştırma-İnceleme Müzik Ödülü”nde seçiciler kurulu tarafından
Teşekkür Belgesi’yle ödüllendirilmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.