Yazılar
Günümüz Türkiye’sindeki Müzik Türlerinin Ulusal ve Evrensel Ölçütler Açısından Durumu (14. Bölüm)Sayı: - 17.02.2006
1935’de Missisipi’de doğan, 1956’da çıkardığı Heartbreak Hotel adlı 45’lik plağıyla altı ay içinde sekiz milyon satan, ilginç sesli, gitar çalıp şarkı söyleyen, yakışıklı bir kamyon şoförü olan Elvis Presley ile, taşrada inşaat amelesi olan, büyük kente gelip, ince ve geniş ses sınırıyla yanık türküler okuyup köylüyü de kentliyi de ayağa kaldıran İbrahim Tatlıses arasında hiçbir fark yoktur.
Elvis Presley efsanesi özünde, gençliğin tüm başkaldırı eğilim ve güçlerini sallan-yuvarlan politikasıyla edilgileştirmeye hizmet eden, içerikten yoksun şarkılara yaslanırken cinsellikten medet uman boş bir gaz tenekesidir. Ancak her şeye karşın Elvis olgusu bir histeri biçimini alarak varlığını sürdürmektedir. Konserlerde kendilerini parçalayan genç kızlar, ona dokunabilmek için birbirlerini çiğnemeyi göze alan hayranlar, planlı ve güdümlü biçimde oluşmaya başlayan Elvis endüstrisi için üst yapı olma durumundadırlar. (55)
Diğer yandan 1960’lı yıllardaki John Lennon’un Beatles topluluğunun dünyayı sarsan önemi neydi?
Dünyaya meydan okumak! Hem de kimin dünyasına? Para babalarının, politikacıların çok uluslu şirketlerin egemen oldukları bir dünyaya meydan okumak. Hem de neyle? Ne topla ne tüfekle ne dolarla ne sterlinle! Dünya “savaş” diyordu, “vur, kır, öldür”, “yok et” diyordu, bunlar sevgi, aşk, elini ver bana, barış diyordu. Dünya ve “büyükler” Vietnam çirkefine battıkça batıyor, bunlar gençliğe “Siz harikasınız” diyordu. (56)
Gerçi toplumsal mesajlar farklıydı ama Türkiye’deki popüler müziğin (arabesk) içinde benzer nedenlerden söz etmek mümkündür
Çünkü 20. yy. son çeyreği kültürün hızla poplaştığı dönemdir ve bu dönemde her şeyin tüketildiği gibi kültür tüketiminin de gerçekleşmesi gerekecekti. Tüketim için tüketici gerekirdi, toplumsal yozluk, ilkellik tartışmalarının başlamasına neden olundu.
Aslında hedef olan tüketici yığına popüler adı altında seviyeli, seviyesiz her şey ticari kazanç uğruna şırınga edilince, toplumlardaki yozluk, ilkellik tartışmalarının başlamasına neden olundu.
Eğer geleneksel Türk müziğindeki büyük açmazlar çözülebilmiş ve toplum yaşadığı teknolojik gelişimlere uygun kültürel yapıtlar ve kültürel yapıya bağlı olarak estetik beğeni ölçütleri geliştirebilseydi bu çelişkilerde yaşanmayacaktı.
Sonuç: iki ayrı görüşle (görüş sahiplerinin kimlikleri ve değerlendirmeleri ilgi çekicidir.)
Garp musikisi yalnız kulağa hitap eder. Bizimki ruha hitap eder. Bizde sanatkar kendinden de bir şeyler katar besteyi çalarken. Garp musikisinde buna imkan yoktur, önümüze ne koyarlarsa onu çalarsınız. Bakıp çalarsınız. Mesela bizde ince saz vardır. Garpta yok bu incelik, gürültülüdür, rahatsız edicidir orada musiki. Aman şu konser bitse dersiniz. Aynı temanın varyasyonlarını çalar durur boyuna. Usandırır sizi. Bizim musikide bir çeşni bir lezzet vardır oysa (57)
Seçkin 150 kişinin huzurunda verilen dinletide papa, sanatçıları ayakta dakikalarca alkışladı.
”… Bu akşam icra ettiğiniz güzel müzikten duyduğum zevki size ifade etmek istiyorum. Sadece müzikten etkilenmedim. Ayrıca metinden, Yunus Emre’nin derin dinsel şiirinden de çok duygulandım. Bence dünyadaki tüm kültür ve dinlerde mistikler aynı ana temalar üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırmaktadırlar. Tanrının varlığı ve yakınlığı, Tanrının tüm halklar arasında mevcut olmasını istediği evrensel sevgi, insanın Tanrı’ya inancı, Tanrının ölüm gerçeğini bir ümit olgusuna çeviren gücü, Tanrının bir insanı ve yüceliğinin göstergesi olan dua. Böylece tüm inançlardaki insanlar arasında doğal bir diyalog mevcuttur. Bu akşamki müziğimizin bize büyük bir armağan ve Hıristiyanlar ve Müslümanlar içinde Tanrı’ya yaklaşmamızda paylaştığımız hususları hatırlatma fırsatı bahşeden bir an olmuştur. Sizi müzik yaşantınız yoluyla bu duyguları yaymaya teşvik ediyorum.”(58)
(4 Eylül 1991 gecesi saat 20.00’de Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu, Hikmet Şimşek yönetiminde Vatikan’da “Castel Gardolfo Papalık Sarayı Avlusunda” Ahmet Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosunu seslendirdi. Bu dinleti Yunus Emre’nin doğumunun 750. yılını kutlama amacıyla UNESCO’nun ilan ettiği Uluslar arası Yunus Emre yılı çerçevesinde gerçekleştirildi.)
(55) Burak Eldem. İzzet Eti. Rock Tarihi Gül Matbaası İstanbul 1985 S.65
(56) Milliyet Sanat Dergisi Yeni Dizi 16. 15 Ocak 1981 S.4
(57) Ekrem Karadeniz Çok Seslilik/Tek Seslilik. Gösteri Dergisi Aralık 1980 S. 53
(58) Tuğrul Göğüş Yunus Emre Oratoryosu Papanın Huzurunda Mavi Derinlik Yıl 3 Sayı 15 Ağustos-Eylül 1991
Bitti
*
Safa Olgun imzasıyla yayımladığımız bu çalışma, çok değerli bir seçiciler kurulunun değerlendirmesi sonucu
Mavi Nota’nın düzenlediği “
Nimet Koray Araştırma-İnceleme Müzik Ödülü”nde seçiciler kurulu tarafından
Teşekkür Belgesi’yle ödüllendirilmiştir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.