Yazılar

Biz isteyecekmişiz, CSO seslendirecekmiş… Yapmayın mütedeyyin kardeşlerimiz günaha giriyorsunuz!Sayı: 694 - 05.01.2009

Böyle bir şey nasıl olur? Nasıl yürür? Pek bilemiyorum ama ilk önce bana tuhaf geldi sevgili okurlarım. Çünkü TRT Ankara Radyosunun Türk Sanat Müziği Dinleyici İstekleri programı ile mi karıştırıldı diye düşündüm. Ancak ajanslardan posta kutumuza düşen haberler bu işin aynen öyle olduğunu gösterdi.

Yeni yılın ilk pazartesi yazısına böyle bir tuhaflıkla başlamak istemezdim tabii ama ne yapayım gelen haberler beni bunu yazmaya itti. Valla ben masumum.

 Orkestranın internet sitesi aracılığıyla, sanatseverlerin sezonda dinlemek istediği eserleri, konuk olması tercih edilen şef ve solistleri belirlemeye yönelik anket çalışması başlatıldığını belirtiyordu ajanslardan gelen haberler.

CSO Müdürü Çağatay Akyol, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, zengin bir program sundukları 2008-2009 sanat sezonunda dinleyicinin ilgisinden çok memnun olduklarını söylemiş söylemesine ama CSO’nun izleyicisi mi olur yoksa dinleyicisi mi olur bunun ayırtına varamamış sayın müdür ne yazık ki. Çünkü AA haberinde tekrar ve tekrar “izleyici” ya da “seyirci” deniliyor.

Orkestraların dinleyicisi olur. İzleyicisi değil.

Bu açıklamayı ve düzeltmeyi yaptıktan sonra devam edelim: Sanatseverlerin her konsere büyük ilgi gösterdiğini ve son olarak verdikleri üç yeni yıl konserinin biletlerinin ilk gün tükendiğini anlatan Akyol, bu konserlerin ardından İzmir’e gerçekleştirdikleri turnede dinleyiciyle buluştuklarını belirtti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin açılış etkinlikleri kapsamında piyanist Gülsin Onay ile sahne aldıklarını ifade eden Akyol, 2008 yılında son olarak bu konserle dinleyici karşısına çıktıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olarak klasik müzik tarihinin önemli eserleri, çağdaş yapıtlar ve Türk bestecilerinin eserlerine repertuarlarında yer verdiklerini ifade eden Akyol, ayrıca bu programı belirlerken dinleyicinin ilgi ve beğenisinin de kendileri için büyük önem taşıdığını söyledi.

Bu sezon yaptıkları bir yenilikle orkestranın www.cso.gov.tr adresindeki internet sitesinde bir bölüm oluşturduklarını anlatan Çağatay Akyol, "Sayfaya koyduğumuz ankete katılan Ankaralı sanatseverler, 2009-2010 sanat sezonunda CSO’dan duymak, dinlemek istedikleri eserleri, konuk olmasını tercih ettikleri şef ve solistleri seçebilecek" dedi.

Yıl içerisinde bu bölüme halktan gelen oylarla ortaya çıkan sonuçları değerlendirmeye alacaklarını belirten Akyol, "Daha sonra da imkanlar ölçüsünde ve gelen sonuçlar doğrultusunda bunları repertuvara almak üzere değerlendireceğiz" diye konuştu.

Evet, hayırlı olsun. Ne yapabiliriz ki başka?

Her şeyi halkın isteğine göre belirleme hastalığı CSO’ya da bulaştığına göre hayırlı olsun ya da kolay gelsin demekten başka bir şey elimden gelmez.

Ama şu kadarını söylememe kimse engel olamaz tabii: Biz de Tanzimattan beri her şeyi halkın isteğine göre belirlemek üzerine kurulu bir hastalık vardır. Oysa bu çok yanlış ve bizim gibi eğitim düzeyi düşük toplumları hiçbir zaman ileriye götürmesi mümkün olmayan bir yöntemdir. Matbaanın bile bulunuşunun ardından 300 yıl sonra ülkemize gelmesi, bizim okumayla ne kadar uzaktan ve yakından ilgili olduğumuzun göstergesi değil mi?

Yani biz şifahi bir toplumuz. Her şeyimiz söze dayalıdır. Konuşmayı severiz. Okumayız.

Bu nedenle halkın belirleyeceği her şey doğru değildir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sayın müdürü olur ya günün birinde halk istedi diye Latif Doğan’ın o çok sevilen, kişileri aşka getiren “Küstüm” şarkısını da çalacak mı?

Yani ben halkın istediklerini uygulama konusunda oldukça mesafeliyim.

Çünkü her şeyi halk isteyecek ben yapacaksam, benim eğitimciliğim, sanatçı kişiliğim, klasik duruşum ne işe yaradı o zaman?

***

Gelelim hadise yaratan Hadise’ye.

Hadise kızcağızımızın TRT’de yılbaşı gecesi yayımlanan Eurovision şarkısı fincancı katırlarını ürküttü anlaşılan.

Kızımızın nazlı nazlı salınmasından, salınmadan öte oynamasından, radikal gerici çevreler rahatsız olmuş olmalı ki hemen aşka gelip bildiriler yayımlayıp “günah”, “külliyen günah” dediler.

Doğru, binlerce yıllık geleneksel kültürümüzün tapusu, anahtarı, namusu onların elinde ve onlardan soruluyor ya.

Bizim Türk olarak hiç böyle bir derdimiz yok.

Sadece onların var.

Ajanslardan posta kutumuza düşen bir habere göre, MHP Giresun İl Başkanı İsmail Yılmaz, Hadise ve şarkısı için bakınız nasıl bir kelam eylemiş:

“Şarkıda Türk kültüründen hiçbir iz yoktur. Tamamen erotik figürler ile göbek şov hâkimdir. Şarkı sonunda da şarkıyı söyleyen bayan kendini iki zenci erkeğin kollarına bırakmaktadır. AKP’ye oy vermiş mütedeyyin kardeşlerimize seslenmek istiyorum. Tamamen batı taklidi ve inanç kültürümüzle hiçbir alakası olmayan bu parça, nasıl olur da Müslüman Türk milletini ve ülkemizi temsil edebilir? Türk kültürü bu mudur? Ülkemizi temsil edecek bu parçaya razı olan AKP’li dostlarım, bu parçanın ülkemizi temsil etmesine razı olmayın. Eğer oluyorsanız inancımıza göre günaha girmiş olursunuz. Sizleri bir kardeş olarak uyarmayı görev biliyorum.”

Bu sözler karşısında ben ne diyeyim? Hangi nida ile of çekiyim. Biliyorum benim ilimin iki harfli ilçesi Of epeyce meşhur oldu son birkaç yıldır.

Ama başka ne yapayım?

Yani İsmail Bey kardeşim, Allah aşkına akıllar dağılanda siz nerelerdeydiniz? Nedir bu milletin göbeğiyle, poposuyla, kalçasıyla, oynadığı oyunla, erotikle alıp veremediğiniz? Sizin, nedir o şarkıyı söyleyen bayanın kendini iki zencinin kollarına bırakmasındaki derdiniz?

Bir anlatın ne olur!

Ha siz öyle mi dediniz. Ahan bende o klipi tekrar koyuyorum sayfama, Hadise’yi oynatıp duruyorum.

Haydi, gel bana da müdahale et.

Ne diyeyim daha?

Çarşamba günü görüşene değin esen kalın sevgili dostlarım.


Müfit Semih Baylan
Editör

Yazıyı Tavsiye Et ♫

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.