Mayorka'nın bir blues kulübünde şarkı söylerken, teyzesinin isteği üzerine daha büyük bir mekâna taşıdı sesini, daha sonra kendi ayaklarını üzerinde durmaya başladı...

Zaten alışkındı kendi ayakları üzerinde durmaya; ailesiyle birlikte sürgün olarak gelmişti İspanya'ya, ama babasına hiç iyi gelmemişti burası, bir aktivist ve yazar olan babası onları terk etti...

Yıllarca anlamaya çalıştı bu terk edişi. O şimdi bir müzik yıldızı, ama hâlâ anlamış değil...

"Babam bir siyaset adamıydı" diye başlıyor; “Demokrasiye inanıyordu, ama kendi demokratik değildi. Asla anlayamıyorum babamı. Bu bir sır değil, hiçbirimizin sırrı yok aslında, bizim için sır olanı aynı anda yaşayan yüzlerce insan var, benim de asla anlayamadığım bir babam..." diye devam ediyor

Buika... Geleneksel copla şarkılarını flamenko ve cazla buluşturan, Afrika köklerinden gelen  sesiyle herkesi büyüleyen, ünü İspanya'dan tüm dünyaya sıçrayan Buika, Mi Nina Lola albümü ile Grammy sahibi olmuştu.

Nina de Fuego adlı albümünü yeni yayınlayan müzisyen Pasion Turca'nın katkılarıyla 17 ocakta ilk kez İş Sanat sahnesinde olacak.

Babası tarafından terk edilen müzisyenin annesi beş çocuğa tek başına bakmak zorunda kaldı, beşi de müziğe ilgi duyuyordu.

Aynı anda şarkı söylüyorlardı. Babaları olmayan bu çocukların müziğe sığınmalarını "herkes ruhuna yardımcı olabilmek için şarkı söyler," diye açıklıyor.

Buika... “Kardeşlerim de benim gibi müzikle iç içe. Ben de onlar gibi müzikle ruhuma yardımcı oluyorum, kimseden nefret etmek istemiyorum, kimseyi suçlamak istemiyorum ve bu yüzden şarkı söylüyorum..." diye de devam ediyor sözlerine...

Buika uluslararası alanda ilk çıkışını ilk albümü Mi Nina Lola ile yapıyor. Albümün bu başarısından memnun olsa da asıl sorumluluğun da başarının kendisinde olmadığı söylüyor müzisyen... Ona göre bu işin tek sorumlusu kalbi...

"Her şarkıyı kalbimle söylüyorum, Mi Nina Lola'daki şarkıları da diğerleri gibi içimden gelerek söyledim, ama özellikle bu albümün daha başarılı olmasından da ben sorumlu değilim, kalbim sorumlu..."

Son albümü Nina de Fuego'da caz ve flamenkoyu birleştiriyor müzisyen hatta Meksika'nın geleneksel ranchera'ları işin içine giriyor böylelikle tarifi zor olduğu kadar, tadına doyumsuz melodiler ortaya çıkıyor.

Şöyle tanımlıyor yaptığı müziği:

"Benim müziğim herkesin müziği. Şarkılar yaşadıklarımız. Afrikalı küçük bir kızın duasıyla, küçük bir Türk kızının duasıyla aynı. Hepimizin umutları var, acıları var... Mücadele eden kadınları, hayatla baş etmeye çalışan kadınları anlatıyor bu albümüm.

Kadınlar içlerindeki küçük kızı hep dinlemeli... Albümdeki şarkılara hayatım, yaşadıklarım bana ilham veriyor. İçimde tutmak istemediklerimi yazıyorum, çünkü canımı yakıyor... Sevdiklerimi ve sevmediklerimi, tüm duygularımı ifade etmiş oluyorum ve bu bana çok iyi geliyor..."

İstanbul'daki ilk konseri Buika'nın, İspanya'nın geçmişinden fazlaca etkilendiğini söyleyen müzisyen, pek fazla Türk müzisyenlerini çok tanımasa da konserinin sürprizlerle olduğunu da söylüyor. Ama sürprizleri kendilerinin de bilmediklerini söylüyorlar...