Yazılar

---

Benim çok canım sıkılır…Sayı: - 31.03.2006

---

Milli Eğitim Bakanlığı’nda sadece bir şube müdürlüğü olarak yıllarca bu ülkenin kültür politikasını belirleyen Kültür Bakanlığı, 1971 yılının 12 Martından sonra bakanlık haline geldikten yani Kültür Bakanlığı adını aldıktan sonra, ülkemiz çok Kültür Bakanları gördü değerli okurlar.

Bunların içinde Talat Halman gibi saygın ve ne yaptığını bilen çok değerli kişiler de vardı.

Bunların içinde Berlin Devlet Konservatuarı konser salonunda bir konseri dinlerken, konservatuarın devasa orgunu göstererek özel kalem müdürünün kulağına eğilip “bu kalorifer kazanını çok beğendim dönünce bizim bakanlığa da bundan alalım, not edin” talimatını veren Kültür Bakanları da vardı.

Bu değerli Kültür Bakanları’nın her birinin üzerine sayfalar dolusu Aziz Nesin’lik gülmece yazılabilecek daha ne sözleri var.

Tempo Dergisi’nden Elif Çakır Sayın Kültür ve Turizm Bakanı Attila Koç ile müthiş bir söyleşi yapmış. Önce bu Aziz Nesin tarzında bir gülmecedir dedim. Ama hayır ciddi, ciddi yapılmış bir söyleşi. Şimdi ben sizin için bu söyleşinin bir kısmını aşağıda aynen yayımlıyorum. Yorumu size ait değerli okurlarım. Son sözümü aşağıda söyleyeceğim:


Kimse benden güzel küfür edemez

Tempo’ya çarpıcı açıklamalar yapan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’tan samimi itiraflar: Kimse benden iyi küfredemez.

Bakan Koç, çocuklarıyla ilişkilerini şöyle anlatıyor:

Çocuklarınızla münasebetleriniz nasıl?
Bana göre çok demokratım. Çocuklarıma göre çok faşistim. Yani kızlarıma göre. Ben, ben diyormuşum hep. Oğlum çok politik. “Babam öyle diyorsa haklıdır” diyor, bu da benim çok hoşuma gidiyor.

Aydın doğumlusunuz. Anne tarafından muhacirsiniz?
Babam çiftçiydi. İki anadan, iki babadan dokuz kardeşe sahibim. Babamın birinci hanımı ölmüş, altı çocuk kalmış. Annemin birinci eşi ölmüş oradan iki ağabeyim kalmış. Sonra evlenmişler, bir tek ben doğmuşum. Ben doğduğumda annem 40 yaşında, babam 53 yaşındaymış.

Evinizde siyaset konuşulur muydu?
Ooo hem de nasıl konuşulurdu siyaset. Hep sağ zihniyetli olmuştur ailem. Çeşitli partilere meyledenler olmuştur ama sağcılık hâkimdi. Ama bu sağcılık kapitalizm anlamında değil.

“Kimse benden daha güzel küfredemez”

Sizi yakından tanıyan biri, “Atilla Abi iyi küfreder, hatta söylenmemiş küfürleri duyabilirsiniz” demişti.

Şahane küfrederim. Evet, söylenmemiş küfürleri ederim. Akdenizli olmanın özelliğidir. Bunu biz yaparız. Bizden başka milletler küfredemez. Bu bir edebiyattır, bir kültürdür.

Küfür bir edebiyattır?
Evet. Bir Alman, bir İngiliz böyle küfredebilir mi?

Başbakan’ın da Kasımpaşalı bir yanı var. Kendinize daha yakın hissediyor musunuz?
Milleti ona çeken, yakın hissettiren tabii halleridir. Tenkit edebilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz ama Başbakan böyle güzel.

Küfretmeyi bıraktınız ama yine de “Küfrederim ha” diyorsunuz. Bunun Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgisi var mı?
Hayır, bir başkası küfrettiği zaman hoşuma gitmiyor; çünkü benim kadar güzel küfredemiyor. Bir başkasına da benim küfrüm hoş gelmeyebilir. Onun için bıraktım. Bu nedenle sadece, “Küfrederim ha” diyorum, onlar da anlıyor.

Okudunuz değerli okurlarım. “Kimse benden daha iyi küfür edemez” diyor sayın bakan.

Salı günü güneş tutulması vardı. Teknolojinin geldiği seviyeye hayret etmemek elde değil. O güneşin hangi saniye, nerede olacağını hesaplayıp, bize bakabileceğimiz yerin metre ölçüsüne kadar veren teknoloji ve uygarlık karşısında canım sıkıldıkça sıkılıyor.

Çünkü çağdaş öğretilerden yoksun, eğitimsiz, bilgisiz, donanımsız kalmış bir toplumun ferdi olmak daha çok canını sıkıyor insanın.

İşte böyle çağdaş öğretilerden yoksun, eğitimsiz, bilgisiz, donanımsız kalmış, tüm müzik okulları, resim okulları, akademileri, tiyatro okulları kaderine ve gerici kadrolaşmanın eline bırakılmış bir toplumda, bunlar olur...

Bunları okudukça benim çok canım sıkılır…


Müfit Semih Baylan
Editör

---

Yazıyı Tavsiye Et ♫

Yorumlar

---

Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.