Yazılar

---

Gökkuşağının ve cazın ülkesi New OrleansSayı: - 06.04.2006

---

"Amerika'nın Paris'i" olarak bilinen New Orleans, kısa fakat renkli tarihinin yanı sıra, yıl boyunca süren festivalleri, gece gündüz yaşayan sokakları ve cana yakın insanlarıyla bu tanımlamayı sonuna kadar hak ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin güney kıyılarındaki en önemli liman kentlerinden biri New Orleans. Göller ve nehirlerle şekillenen sert doğası, hayattan zevk almayı bilen, güler yüzlü insanlarla tezat oluşturuyor gibi görünse de bu durum, kentin zenginliğinin yansıması aslında. Siyah ve beyazların kültürünü yansıtan şehir, zamanın getirdiği farklılıkları eritirken, caz müziğinin anayurdu Mississippi deltası bütün zıtlıkları kucaklayıp, uyumlu bir melodiye dönüştürür.

Kentin yakın tarihi, Fransız Kralı 14. Louis'nin, 17. yüzyılın sonlarında bölgeyi işgal etmesiyle başlar. 1682 yılında Fransız La Salle tarafından keşfedildiğinde, timsahlar ve sivrisineklerle dolu olan bölge, iki yüzyıllık süreçte ekonomik ve kültürel açıdan gelişerek, önemli bir liman kentine dönüşür. Meksika Körfezi'nin ucunda, Mississippi Nehri'yle Pontchartrain Gölü arasında gelişen New Orleans'ın isim babaları, 1718'de şehri kuran Fransız kâşifler Iberville ve Bienville'dir. New Orleans'ın renkli ve çalkantılı tarihi boyunca, şehrin üzerinde birçok değişik ülkenin bayrağı dalgalansa da, daha çok Fransızların etkisinin hissedilmesinin nedeni de budur. Keşfedilmesinin üzerinden dört yıl geçtikten sonra gelişmeye başlayan New Orleans, Louisiana'nın başkenti olur ve Avrupai yaşam tarzıyla bir çekim merkezi haline gelir. Halen şehrin kültürel merkezi niteliğindeki en canlı bölgesi French Quarter da bu dönemde oluşturulur.

Napolyon'un Louisiana'yı Amerikalılara devrettiği anlaşmanın imzalandığı Cabildo binası, bugün bir müze haline getirilmiş durumda.

French Quarter'ın tarih kokan sokakları, ABD'nin en eski dinsel yapılarından St. Louis Katedrali'ne ev sahipliği yapmanın gururunu taşırken, katedralin iki sokak ilerisinde bir caz müzesinin yer alması, New Orleans ruhunu özetler

Cazın anavatanı

İlk gerçek caz türü olarak kabul edilen New Orleans cazı, grup doğaçlamasına dayanan, temalar üzerinde çeşitlemelere yer veren, siyahların müziği olarak doğar. 1900'lerin başlarında Afrika kökenli ritimler ile kilise müziğinin etkisini yansıtan şarkıların iç içe geçmesiyle ortaya caz müziği çıkar. O günden bu yana New Orleans sokaklarında her daim caz duyulur. New Orleans cazının en büyük ustası Louis Armstrong'dur. Bugün hâlâ caz ile yatıp caz ile kalkan New Orleans, önemli bir caz festivaline de ev sahipliği yapar. Her yıl nisan ayının sonlarına doğru düzenlenen New Orleans Caz Festivali boyunca, şehrin 20'ye yakın salonunda yaklaşık 600 müzisyen performanslarını sergiler. Festival sezonu dışında da onlarca kulüpte tanınmış müzisyenlere ya da yeni ve farklı yeteneklere rastlanabilir.

New Orleans, Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında önemli bir rol oynar. 1812 yılında New Orleans'ın hemen dışındaki Chalmette'te İngilizlerle yaşanan savaş Amerikalıların bağımsızlığını kazanmasında önemli bir dönemeç sayılır.

Chalmette'teki savaş alanı, günümüzde açık hava müzesi olarak tarihi selamlayan bir simge kabul edilir. New Orleans'ın bir diğer önemli özelliği de Amerikan tarihinin ilk siyah valisinin bu kentten seçilmesidir. 19. yüzyılın ikinci yarısında buharlı gemilerin keşfedilmesinden sonra Mississippi ve Ohio nehirleri boyunca genişleyerek önemli bir liman kenti haline gelen New Orleans'ın kölelik sorununu en can alıcı şekilde yaşayan yerlerden biri olduğu göz önünde tutulduğunda, seçimin ne derece büyük önem taşıdığı da anlaşılır.

Bugün New Orleans arkasında bıraktığı renkli tarihi yansıtan mimarisiyle, her türlü ihtiyaca cevap verebilecek 30 bin yatak kapasitesine sahip otelleri, yıl boyunca devam eden festivalleri ve renkli kültürel atmosferiyle ziyaretçilerine büyülü bir zaman vaat ediyor. Her yıl irili ufaklı birçok festivalin düzenlendiği şehrin, cazın yanı sıra alameti farikası haline gelen bir başka önemli etkinliği Mardi Gras karnavalı.

Boncuk krallığı Mardi Gras

Kentte çekilecek en renkli fotoğrafların, Mardi Gras dönemine rastlayacağını söylemek yanlış olmaz. Tarihi oldukça eskilere dayanan Mardi Gras, dünyanın en renkli karnavallarından biridir. 1699 yılında Mississippi'ye gelen Pierre Le Moyne, kurduğu kampın adını Mardi Gras Noktası olarak belirler ve böylece 150 yıl sonra bile binlerce insanı sokaklara dökecek geleneğin adı ortaya çıkar. Festival sırasında şehrin dört bir yanında partiler ve çeşitli grupların hazırladıkları arabalar ve kostümler eşliğinde yer aldıkları bir resmi geçit düzenlenir ve büyük karnaval arabalarından alanda bulunanlara boncuk kolyeler, oyuncaklar, süsler atılır. Günün sonunda en fazla kolyeye sahip olan şanslı sayılır. Festival hazırlıklarının önemli bir bölümü de değişik lezzetleri yaratıcı bir biçimde harmanlamış olan New Orleans mutfağı üzerinde yoğunlaşır. Şehre dağılmış olan yüzlerce lokanta çok farklı mönülerle ziyaretçilerini ağırlar. Fransız etkisinin hakim olduğu New Orleans'a gelip, birkaç kilo alıp bundan memnun olmayacak kimse yoktur!

Kısacası New Orleans'ta yapılacakların bir sınırı yok. Mardi Gras'da kolye toplamaktan yorulduğunuzda, birçok filmde ve romanda başrolü oynamış olan Mississippi nehri üzerinde bir gezintiye çıkabilir ya da dünyanın en kapsamlı akvaryumlarından biri olan Aquarium of the Americas'ta balinalarla sohbet edebilirsiniz. Eksi ile yeninin iç içe geçtiği New Orleans, eğlencenin her türünü sunan yapısıyla farklı bir Amerika portresi.

---

Yazıyı Tavsiye Et ♫

Yorumlar

---

Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.