Yazılar
103. Doğum Yıldönümünde Cemal Reşit ReySayı: - 17.04.2006
Cemal Reşit Rey (1904–1985), uzun süredir eserlerini dinleyip ilgi duyduğum bir besteciydi. Kısa bir süre için öğrencisi olan annem Leyla Pınar her ne kadar kendisini küçük yaşta gördüğümü iddia etse de, bunu kesinlikle hatırlamıyorum. İki sene evvel Radyo Kozmos’ta Türk bestecileri üzerine 60 programlık bir antoloji hazırlayıp sunduğumda programlardan yedisini Cemal Reşit Rey’e ayırmıştım. Gerek bu programlar için yaptığım araştırmalar, gerek annemin anlattıkları gerekse ustam Halit Refiğ’in Yetmişbeş Yaşında Orkestra Başında adlı belgeseli sayesinde onu biraz olsun tanıma fırsatı buldum. Ne de olsa kendisi bir Galatasaraylı olarak ağabeyim olur.
İlginç bir kişilik olan Cemal Reşit Rey, 5 vakit namaz kılacak kadar dindar (son yıllarında), yüzyıl başı Türkiye’sinde çağdaş müziği meslek olarak benimseyecek kadar da yenilikçidir. Türkçe’yi Fransız aksanıyla konuşan, nev-i şahsına münhasır ve karizmatik bu İstanbul beyefendisi, dünyanın sayılı orkestralarını yönetmiş bir şef, Avrupa’da önde gelen pek çok orkestra ve ünlü şefin eşlik ettiği virtüöz bir piyanist, ayrıca eserleri yine Avrupa’da önemli şefler ve orkestralar tarafından icra edilerek kaydedilmiş önemli bir bestecimizdir. Aynı zamanda pek çok Türk bestecisinin ve virtüözün hocalığını yapmış bir öğretmen ve pedagogdur. Bütün bunların yanı sıra kendisi hâsılat rekorları kıran operet, revü, tiyatro ve film müzikleri de bestelemiştir. Bir zamanlar Türkiye’de müzik denince akla ilk gelen isimlerin başında yer alan Cemal Reşit Rey; Türk Beşleri’nin yaşça en büyüğü, Türkiye’de çoksesli müziğin öncülerinden biri olarak Cumhuriyet tarihimizin en önemli sanatçılarındandır. Buna rağmen sanatının derinliği ve çok yönlülüğü gibi müzik ortamımız ile birikimimize kazandırdıkları da yeterince bilinmemektedir. Bilenlerin büyük bir kısmı da ne yazık ki bunun önemini idrak edebilmiş değildir.
Eski kuşaklar kimi zaman onu TRT’de hazırlayıp sunduğu radyo programlarından ve Orkestra dergisinde yazdığı makalelerinden, kimi zaman ise Darül Elhan’da (İstanbul Belediye Konservatuarı) verdiği kapsamlı dersler ve yetiştirdiği birbirinden yetenekli öğrencilerinden hatırlar. Ama İstanbul’a davet ettiği, dünyanın önde gelen müzisyen arkadaşları ile birlikte Şan Tiyatrosu’nda düzenleyip yönettiği Filarmoni konserleri ile Şehir Tiyatrosu’nda temsil edilen operet ve revülerinin anılarda bıraktığı izler bambaşkadır. Her biri yoğun bir emek ve azimle hazırlanan bu faaliyetlere iştirak etmek ve sonrasında üzerine konuşmak uzun yıllar İstanbul kültür hayatının temel meselelerinden olmuştur.
Lakin bu değerli müzisyenimizin besteciliği her zaman ihmal edilmiştir. Özellikle genç kuşak müzikseverler, 100. doğum yıldönümünü kutlamamıza rağmen onun eserlerine yabancıdır. Toplumun geniş kesimleri ise bırakın müziğini, onun ismine bile tamamen yabancıdır. Oysa müziğin her alanında başarılı olmuş olan Cemal Reşit’in solo, oda müziği, konçerto, senfoni ve opera alanlarında birbirinden kıymetli 80’i aşkın eseri vardır. Bu eserlerde bütün bir Türk müziği birikimini evrenselleşmiş batı müziği teknikleriyle işleyerek tarihi konuları ve efsanelerimizi betimlemiştir. Kendisinin deyimiyle 4 ayrı dönemde ele alabileceğimiz eserleri en çok ehemmiyet verdiği çalışmalardır.
Cemal Reşit Rey köklü bir Osmanlı ailesinin üyesidir. Adeta kültürle donatılan aile fertlerinin hemen hemen hepsi en az bir sanat dalı ile uğraşır. Babası Ahmet Reşit, İmparatorluğun son dönemlerinde Mutasarrıflık (valilik) ve Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) yapmış, en son Sevr Antlaşmasını imzalamakla görevlendirildiğinde görevinden istifa etmek zorunda kalmış olup Edebiyat-ı Cedide’nin önemli yazarlarındandır. Sanayi-i Nefise’nin (Güzel Sanatlar Akademisi) kurucusu- önemli ressamlarımızdan Osman Hamdi ile Türk mimarisinin kurucularından Sedat Hakkı Eldem akrabalarıdır. “Kendisine medyûn-u şükranım” dediği ağabeyi Ekrem Reşit ise Paris’in aydın çevrelerinde dostluklar kurmuş, üniversitede öğretmenlik, tiyatroda ise rejisörlük ve eleştirmenlik yapmıştır. Edebiyat alanında çevirmenlik ve oyun yazarlığının yanı sıra Fransa’da romanları basılmış, Fransız Yazarlar Birliği’ne kabul edilmiştir, ve 18 dile çevrilen “Barboros Hayreddin’in Kitabı” gibi eserlerin sahibidir. Ekrem Reşit kardeşinin opera ve operetlerinin pek çoğunun metinlerine imzasını atmış, onun sanatını büyük ölçüde yönlendirmiş ve etkilemiştir.
Böylesine sanat ve edebiyat hayranı bir aileden gelen Cemal Reşit, Kudüs’te doğmuş, yolu Manastır, Ankara ve İstanbul’dan geçmiş, bir dönem Mekteb-i Sultani’de (1911-Galatasaray Lisesi) eğitim görmüş, daha sonra ittihatçıların ailesine yaptığı baskıdan kurtulmak için Avrupa’ya göç etmiştir. Rey; Avrupa’da bulunduğu yıllarda Cenevre Konservatuarı’nda çeşitli birincilikler almış; Paris’te bulunduğu sıralarda ise Saint-Saens’ın komşusu olmuş, Paris Konservatuarı’nda Gabriel Fauré ve Marguerite Long gibi hocalarla çalışarak ihtisaslaşmasını tamamlamıştır. Osmanlı ve Fransız kültürleriyle yoğrulan bu genç müzisyen Avrupa’da başladığı kariyerini yarıda bırakıp daha 19 yaşındayken Halit Ziya Uşaklıgil’in çağrısı üzerine yurda dönmüş, Darülelhan’da yeni açılan Batı müziği bölümüne öğretmen atanıp ömrünün sonuna kadar çok sevdiği İstanbul’da yaşamıştır.
İstanbul’a dönmesine rağmen Avrupa’daki müzik kurumları ve buradaki dostları ile olan ilişkilerini koparmamıştır. İlerideki dönemlerde Fransız Ulusal Orkestrası, Paris Senfoni, Viyana Senfoni, Roma Santa Cecilia, BBC Senfoni, Tel-Aviv Senfoni gibi orkestraların yanı sıra Alfred Cortot, David Oistrakh, Yehudi Menuhin, Wilhelm Kempff, Walter Gieseking, Jacques Thibaud, Samson Francois, Leyla Gencer ve daha nice solistleri yönetmiştir. Yine Cortot, Gieseking ve Kempff gibi piyanistler kendisinin piyanistliğini övmüşlerdir. Ayrıca eserlerini dinleyen Maurice Ravel, Alban Berg, Benjamin Britten ve Aaron Copland gibi bestecilerden de övgüler almıştır.
Rey, İstanbul’da Filarmoni Derneği’nin kuruluşuna önayak olmuştur. Bundan başka İstanbul’da ilk Yaylı Sazlar Orkestrası’nı kurarak bugünkü İDSO’nun temelini atmış ve radyodaki programları ile çoksesli müziği geniş kitlelere sevdirmiştir. Ayrıca kendisi bugün iftiharla izleyip alkışladığımız pek çok değerli müzisyen ve besteciyi yetiştirmiş bir öğretmendir. Çalışmalarının her biri ülkemiz sanat ortamında adeta bir çığır açmış müziğimize çok büyük katkıda bulunmuştur. Bütün bu çabaları ona İspanyol Alfonso El Sabio, İtalyan Stella Della Soliderieta, Fransız Chevalier de la Legion d’Honneur ve Officier de la Legion d’Honneur payelerinin yanı sıra Atatürk Sanat Armağanı ve biraz geç de olsa 1981’de Devlet Sanatçısı ünvanını getirmiştir.
Onun hakkında bilinmeyen daha başka pek çok şey vardır. Mesela müziğe olan entelektüel bakış açısına rağmen “Eurovision”a şarkı gönderecek denli alçak gönüllüdür. Sözlerini Nâzım Hikmet’in yazdığı Lüküs Hayat opereti ile hasılat rekorları kırıp Şehir Tiyatroları’nı zarardan kurtaracak kadar popüler bir tarafı da vardır. Bundan başka, 18 senelik en kıdemli öğrencisi Aydın Karlıbel’in dediğine göre 12 Prelüd ve Füg’ünün Sivastopol bölümünde - füg gibi akademik bir biçime rağmen - sol ele baştan sona ‘bayram davulu’ çaldıracak kadar müziğe serbest bir yaklaşımı vardır. Dahası Türk sinemasının ilk gerçekçi filmi olan senaryosunu yine Nazım Hikmet’in yazdığı bir Muhsin Ertuğrul filmi, Aysel Bataklı Damın Kızı’nın müziğini besteleyecek kadar da çok yönlü ve ileri görüşlü bir bestecidir. Bu beste aynı zamanda Türk sinema tarihinin ilk özgün film müziğidir.
Bu sene Cemal Reşit Rey için pek çok anma programları düzenlendi. Örneğin geçtiğimiz sezon 32. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali, Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın Enstantaneler yorumuyla açıldı. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (IDSO) Erol Erdinç yönetiminde Rey’in 1.Senfoni’sinin Türkiye prömiyerini yaptı. Ama en kapsamlı programı Orhan Şallıel yönetiminde, Cihat Aşkın ve Hande Dalkılıç’ın solistliğinde Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası bir konserini tamamıyla Cemal Reşit Rey’in eserlerine ayırarak gerçekleştirdi. Üstüne üstlük konserde çalınan eserler kaydedildi ve TC Merkez Bankası tarafından CD’si üretildi. Bu sezon 29 Ekim Cumhuriyet bayramında yine İDSO neredeyse 250 kişilik bir kadro ile anlamlı bir konser verdi. Salon tıka basa doluydu. Konsere aylar öncesinden hazırlanıldı. Sevgili öğrencilerinden Ertuğrul Sevsay ve Aydın Karlıbel piyano partisyonlarından yola çıkarak kayıp bazı eserlerinin orkestrasyonlarını gerçekleştirdi. Konserde “Bebek Efsanesi” adlı senfonik şiirinin Türkiye prömiyeri gerçekleştirildi. Bundan başka Cihat Aşkın’ın danışmanlığında Hasan Saltık, Kalan Müzik olarak Cemal Reşit Rey’in tüm oda müziği eserlerinin haklarını satın aldı. Şimdi kayıtlar bir bir piyasaya çıkmakta. Bütün bunlar çok güzel gelişmeler. Ama bunların hepsi azınlıkta kalan, iyi niyetli ve idealist bazı sanatçılarımızın bir araya gelip şartları zorlayarak faydalı işler yapma gayreti. Yanlış anlaşılmasın, iyi ki onlar var; ama maalesef bu çabalar yeterli değil. Örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığı bir Cemal Reşit Rey projesi gerçekleştirebilirdi. Bunun yanı sıra pek çok ilimizde düzenlenen uluslararası müzik festivalleri var. Doğrusu söz konusu festivallerden kapsamlı bir Cemal Reşit Rey teması beklerdim. Bunun dışında önümüzdeki dönemde elindeki imkânlarla Ankara’dan Bilkent Senfoni Orkestrası’nın da (BSO) Cemal Reşit Rey’in eserlerine el atmasını beklerim. Hem de, Ulvi Cemal Erkin’in Piyano Konçertosu’nun Jean-Philippe Collard yorumuyla yeni başlattıkları, ‘Türk eserlerini ünlü yabancı müzisyenlerin repertuarına kazandırma’ kayıtları çerçevesinde. Cemal Reşit Rey’i ve diğer pek çok bestecimizi kültürümüzü zenginleştirmek adına ürettiği eserleriyle anmaya devam etmeliyiz.
Bu yazıyı yazarken bazı kimselerin Cemal Reşit Rey’in Atatürk’ü pek sevmediğini, Cumhuriyeti de hiçbir zaman benimsemediği şeklindeki görüşlerini düşündüm. Kanımca bu bir önyargı. Evet Rey belki Osmanlı geleneğine bağlı aristokrat bir aileden gelmiş olmanın getirdiği bir terbiye ile ilk başta Cumhuriyeti ‘dışa dönük olarak’ kabullenmemiş gibi gözükebilir. Rey’in inatçı kişiliğini de varsayarsak bu düşüncem bana mantıklı gibi görünüyor. Ama sonuçta Cumhuriyetin 10. Yıl Marşı ile Atatürk’ün 100. Yıl Marşı’nı bestelememiş midir? Sonra Orkestra dergisinde “Atatürk ve Müzik” makalesini yazan kim? Ya TRT Radyosunda yapılan bir röportaj sırasında “Batının müzikte bin yılda geçirdiği evrimi biz elli yıla sığdırdık, bu fazileti de Cumhuriyet’e borçluyuz” sözlerine ne demeli? Ayrıca Avrupa’da parlak bir kariyer yapmak imkanı varken neden genç yaşta yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne dönmeyi tercih etsin? Kanımca Cumhuriyetimiz ve devrimleri ile bağdaşamamış bir insanın böylesine idealist bir yaklaşımla hareket etmesi mümkün değildir.
Bir başka önyargı Atatürk’ün Türk Musikisine olan yaklaşımına dairdir. Derler ki Cumhuriyet ideolojisi geleneksel müziğimizi aşağılayarak sadece çoksesli müziğin yapılmasını öngördü. Bu tamamıyla yanlıştır. Ama bunu başka bir yazının konusu olduğu için daha sonraya bırakıyorum. Şimdilik sadece Cumhuriyet’in, halk müziğimizi Aşık Veysel ve pek çok aşığın tüm Anadolu’yu dolaşmasını sağlayacak kadar, Atatürk’ün ise çoksesli müziği ilk ulusal operamız olan Özsoy’u Saygun’a sipariş edecek kadar, Türk Musikisini de dinlediği zaman konuklarının önünde bile duygulanıp ağlayacak kadar benimsediğini açıklamakla yetineceğim. Nasıl mı?
Notlar:
Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Arda Aydoğan ve Aydın Karlıbel “Cemal Reşit Rey’in Marşları“ kitapçığı, 1996, s.8
Evin İLYASOĞLU, Cemal Reşit Rey, Müzikten İbaret Kalan Bir Şehirde Gezintiler, YKY, İstanbul, 1997, s.12
Evin İLYASOĞLU, Cemal Reşit Rey - Müzikten İbaret Kalan Bir Şehirde Gezintiler, YKY, İstanbul, 1997, s.15
Evin İLYASOĞLU, Andante Dergisi “Yitirdiğimiz Cemal Reşit Rey”, Andante, İstanbul, Kasım-Aralık 2004, s.11
Aydın KARLIBEL, Andante Dergisi “Yitirdiğimiz Cemal Reşit Rey”, Andante, İstanbul, Kasım-Aralık 2004, s.9
Evin İLYASOĞLU, Cemal Reşit Rey, Müzikten İbaret Kalan Bir Şehirde Gezintiler, YKY, İstanbul, 1997, s.63
Evin İLYASOĞLU, Cemal Reşit Rey, Müzikten İbaret Kalan Bir Şehirde Gezintiler, YKY, İstanbul, 1997, s.193
Yilmaz AYDIN, Türk Beşleri, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 2003, s.28
Ahmet SAY, Türkiye’nin Müzik Atlası, Borusan Kültür ve Sanat Yayınları, 1998, s.58
Evin İLYASOĞLU, Cemal Reşit Rey - Müzikten İbaret Kalan Bir Şehirde Gezintiler, YKY, İstanbul, 1997, s.305
Şefik KAHRAMANKAPTAN, “Yitirdiğimiz Cemal Reşit Rey”, Andante Dergisi, İstanbul, Kasım-Aralık 2004, s.4
Aydın KARLIBEL, 100. Yılında Cemal Reşit Rey’i Anma Özel Programı, Açık Radyo, İstanbul, 2 Aralık 2004
Sadi KONURALP, Film Müziği, Oğlak Yayınları, İstanbul, 2004, s.54
Dünya prömiyeri 1941’de Roma’da besteci yönetiminde Santa Cecilia Orkestrası tarafından gerçekleştirilmiştir.
Söz konusu eserlerin şef ve orkestra partitürleri kayıptır. Yalnızca piyano partisyonları mevcuttur.
Cemal Reşit REY, “Atatürk ve müzik”, Orkestra dergisi, sayı 9, Aralık 1963
Aydın KARLIBEL, Andante Dergisi “Yitirdiğimiz Cemal Reşit Rey”, Andante, İstanbul, Kasım-Aralık 2004, s.9
Gulper REFİĞ, Atatürk ve Adnan Saygun, Boyut Yayınları, İstanbul, 1997, s.24
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.