♪
Kültür bakanlığı sınavında. Ankara thm koro şefi kızını aldı. Urfa korusu şefi kayın biraderini aldı. İstanbul korosu şefi oğlu ve yeğenini aldı. ilginizi çekerse detay verebilirim
ttnet arena - 09.07.2024
♪
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anarken, ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılını en coşkun ifadelerle kutluyoruz.
Mavi Nota - 28.10.2023
♪
Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri Müzik Bölümlerinin Eğitim Programları Sorunları
Gülşah Sargın Kaptaş - 28.10.2023
♪
GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!
Mavi Nota - 07.02.2023
♪
30 yıl sonra karşılaşmak çok güzel Kurtuluş, teveccüh etmişsin çok teşekkür ederim. Nerelerdesin? Bilgi verirsen sevinirim, selamlar, sevgiler.
M.Semih Baylan - 08.01.2023
♪
Değerli Müfit hocama en içten sevgi saygılarımı iletin lütfen .Üniversite yıllarımda özel radyo yayıncılığı yaptım.1994 yılında derginin bu daldaki ödülüne layık görülmüştüm evde yıllar sonra plaketi buldum hadi bir internetten arayayım dediğimde ikinci büyük şoku yaşadım 1994 de verdiği ödülü değerli hocam arşivinde fotoğraf larımız ile yayınlamaya devam ediyor.ne büyük bir emek emeği geçen herkese en derin saygılarımı sunarım.Ne olur hocamın ellerinden benim için öpün.
Kurtuluş Çelebi - 07.01.2023
♪
18. yılımız kutlu olsun
Mavi Nota - 24.11.2022
♪
Biliyorum Cüneyt bey, yazımda da böyle bir şey demedim zaten.
editör - 20.11.2022
♪
sayın müfit bey bilgilerinizi kontrol edi 6440 sayılı cso kurulrş kanununda 4 b diye bir tanım yoktur
CÜNEYT BALKIZ - 15.11.2022
♪
Sayın Cüneyt Balkız, yazımda öncelikle bütün 4B’li sanatçıların kadroya alınmaları hususunu önemle belirtirken, bundan sonra orkestraları 6940 sayılı CSO kanunu kapsamında, DOB ve DT’de kendi kuruluş yasasına, diğer toplulukların da kendi yönetmeliklerine göre alımların gerçekleştirilmesi konusuna da önemle dikkat çektim!
editör - 13.11.2022
Ecelsiz ölümler ülkesinin, kana ve kurşuna bulanmamış nadir ölüm haberlerinden biri düştü haber merkezlerine .. Aslında bilen biliyordu kara haberin “eli kulağında” olduğunu ama, bilmezden geliyorduk işte.. Daha önce Münir Özkul’a reva görülen saygısızlık, birkaç gündür Neşet Ertaş için söz konusuydu ve “sosyal” paylaşım sitelerinin önlenemez “sorumsuzluğu” neredeyse günde birkaç kez bu dünyadan alıp götürüyordu Neşet Usta’yı..
Kolay değildi “sazcı, köçek”(2) diye dudak bükülen bir toplumdan çıkıp, dudak bükenlerin bile dillerinden düşüremeyeceği türküler yakmak.. Baba Muharrem Ertaş’ın bile adı sanı bilinmezken, Muharrem Ertaş bile “düğün çalarak” ekmeğini çıkarmanın derdindeyken, köylük yerde dört kardeşiyle birlikte Neşet’i nasıl bir gelecek bekleyebilirdi ki ?
“Dizinde sızıydı anamın derdi / tokacı(3) saz yaptı elime verdi / yeni bitirmiştim üç ile dördü / baban gibi sazcı oldun dediler”
“Zalım kader devranını dönderdi / tuttu bizi İbikli’ye(4) gönderdi / Babam saz çalarken bana zil verdi / oynadım meydanda köçek dediler”
Kimi vakit yokluktan, kimi vakit ölümden, evlilikten dolayı Kırtıllar’dan İbikli’ye, oradan Teflek’e, Kırıksoku’ya uzanırken yollar, Neşet Ertaş da sazında, sözünde ustalığa doğru yürümektedir..
“Zalım kader tebdilimi şaşırttı / heybe verdi dalımıza devşirtti / yardım etti Yerköy’üne göçürttü / biraz da burada kalın dediler”
“Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik / Babam saz çalarken biz cümbüş aldık / Kırşehir’e varınca Keman’ı çaldık / aferin arkadaş şaldın dediler”
“Kırşehir’de yedi sene kalınca / düğün düzgün hepsi bize gelince / burada herkese yer daralınca / Ankara’ya gider yolun dediler”
Alışılmış “köyden şehire” öykülerinin, alışılmadık finallere imza atan kahramanı Neşet Ertaş, düğünden düğüne akla gelen Abdalların, esmer tenli Türkmelerin içinden çıkıp “Beyaz Türklerin” de kahramanı olacaktı. O, kimi zaman kullandığı “Garip” mahlasına karşılık, değeri çok sonraları anlaşılacak birbirinden görkemli türkülere imza atarken, şehirdeki “ekmeğini” halen düğün çalarak kazanıyordu. Birkaç bestesi yöre sınırlarını zorlarken, ilk 45’likler ve radyo programları da gündemdeydi. TRT’deki programlarda henüz “Kırşehirli Mahalli Sanatçı” olarak anons ediliyordu.
Yunus Emre, Karacoğlan, hatta zaman zaman Hacı Bektaş-ı Veli’den etkilenen, o yolda tam bir “gönül adamı” olan Ertaş’ın adı dilden dile, gönülden gönüle ulaşıyor, onun da yer aldığı Anadolu turnelerinde salonlar tıka basa doluyordu.
“Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca / akar can özümden sel gizli gizli / bir tenhada can cananı bulunca / sinemi yaralar dil gizli gizli”
“Dost bağınden gel olmazsa varılmaz / rızasız bahçanın gülü derilmez / kalpten kalbe bir yol vardır görülmez / gönülden gönüle gider yol gizli gizli”
60’lı yılların sonuna doğru Selda Bağcan adlı genç sanatçının gitarıyla seslendirdiği “Neredesin Sen” adlı Neşet Ertaş türküsü, bir anda dönemin hiti oluyordu. Bu, hem Ertaş’ın ulusal platformda daha fazla tanınması, hem de türkü dışındaki müzik çevreleriyle tanışması anlamına geliyordu ..
“Şu garip halımdan bilen işveli nazlım / gönlüm hep seni arıyor neredesin sen / tatlı dillim güler yüzlüm a ceylan gözlüm / gönlüm hep seni arıyor neredesin sen”
Çok fazla sayıda olmasına karşılık sözüyle ezgisiyle belli bir kalite düzeyinin altına asla inmeyen türkülerin sahibi Neşet Usta’nın bir sonraki durağı Almanya’dır .. Gurbet temalı türkülerin yanı sıra, kimi zaman tasavvufa yakın bir aşk ile, kimi zaman da gönlüne düşen aşk ile yazar, çalar, söyler ..
“Gece gündüz baharımda yazımda / arıyordum onu hayli zamandır / şu benim özümde benim gözümde / sevişmek ibadet, sevgi imandır”
“Avrupa kurban olsun kara kaşına / İngiliz Fransız değmez döşüne / Amerika Belçika düşmüş peşine /
Bir de Alman kurban bil Acem kızı”
Yöre itibarıyla “Ay Dost” diye başlayan bozlakların temel karakterlerini taşıyan öyle türkülerdir ki Neşet Ertaş türküleri, boğazda düğüm olur, gözde yaş .. Ezgi ve icra açısından virtüozite sınırını zorlayan karakterleri, bağlama sanatçıları için birer ustalık sınavı gibidir. Hakkıyla okumayı becerebilen solistler için ise, zor ama mükemmel eserler..
“Cahildim dünyanın rengine kandım / hayale aldandım boşuna yandım / seni ilelebet benimsin sandım / ölürüm sevdiğim zehirim sensin, evvelim sen oldun, ahirim sensin”
Ve “yalan dünya”dan göçüp giderken “Bozkırın Tezenesi”, bizlere, yüzlerce türkü, o türküleri har vurup harman savuran onlarca sanatçı(!), o türküleri çok seven milyonlar ve devlet sanatçılığı teklifini, “Devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu” diyerek reddetmenin onurunu miras bıraktı ..
“Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı / Garip bülbül gibi feryadım kaldı / Alamadım eyvah muradım kaldı / Ben gidip ellere kalan dünyada” ..
(1) Almanya’daki bir konserden dönerken Yugoslavya’da kaza yaparlar ve Ertaş, bir süre mahpushanede kalır. Oradaki günlerinde Yaşar Kemal’den gelen bir paket ulaşır eline. İmzalı kitapta “Bozkırın tezenesine geçmiş olsun” notu yazılıdır. Ondan sonra, bu adla da anılır ..
(2) Köçek : Anadolu’da düğünlerde, kadın kıyafeti giyerek oynayan erkek dansçı.
(3) Tokaç : Anadolu’nun pek çok yöresinde, çamaşır, yün vs yıkamakta kullanılan ağaçtan yapılma alet.
(4) Kırşehir’in bir köyü
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.