Yazılar
“Roy Orbison ve Elvis”Sayı: - 28.08.2006
Roy Orbison 23 Nisan 1936’da Teksas’da doğmuştur. Yöredeki küçük müzik gruplarıyla çalıp söylemeye başlayan Orbison’un ilk grubu “The Wink Westerners”dir. Ardından, “The Teen Kings” isimli grupla çalışmaya başlayan şarkıcı bu grupla birlikte “Ooby Dooby” isimli bir şarkı kaydederek sadece lokal olarak yayınlanan ilk single’ını çıkartmıştır. Daha sonra , yine kendisi gibi ilerde efsane bir isim olacak şarkıcı Johnny Cash’in tavsiyesine uyarak bu şarkının bir kopyasını Memphis’e
Sun Records’a gönderir. Hatırlayacağınız gibi
Elvis’in de ilk kayıtlarını yaptığı plak şirketi olan Sun Records’un sahibi Sam Philips dinlediği şarkıyı beğenerek Roy Orbison’u çağırır ve Haziran 1956’da ilk hit single çıkmış olur:
Ooby Dooby.
Ooby Dooby’den sonra çıkarılan single’lar pek başarılı olmamıştır. Aslında Roy Orbison Sun Records’da pek mutlu değildir. Bunda Sam Philips’in Roy Orbison’dan tıpkı Elvis gibi söylemesini istemesinin ve slow şarkılar söylemesine pek izin vermemesinin etkisi olmuştur elbette. Bu arada, Elvis’in, Roy Orbison gelmeden 4 ay önce Sun Records’dan ayrılarak RCA şirketi ile anlaşma imzaladığını ve 1956 yılında artık tüm dünyada tanınan bir şarkıcı olarak fırtınalar estirdiğini hatırlatmakta fayda var. Orbison, Sam Philips ile ilk karşılaşmalarında geçen konuşmaları daha sonra şöyle aktarmıştır:
“Aynı dili konuşmuyorduk. Sam, That’s All Right, Mama ve Mystery Train isimli plakları çalarak “Şimdi böyle söyle!” diyordu. Öyle söyleyemezdim. Ben bu meslekte bir süredir yol almıştım ve kendi tarzım vardı.”
Roy Orbison’ın Sun Records’da yaptığı kayıtlardan bir tanesi de “
Trying To Get To You”dur. Elvis, aynı şarkıyı Temmuz ‘55’te Sun’da kaydetmiş ama bu şarkı Sun etiketiyle hiç yayınlanmamıştır. Daha sonra aynı kayıt RCA tarafından çıkarılan ilk Elvis long-playinde yer almıştır. Roy Orbison Sun Records’da yaklaşık iki yıl geçirmiştir. Her ne kadar burada yeterince başarılı olamamışsa da yıllar sonra burada geçen dönemin yaşamında önemli yer tuttuğunu belirtmiştir. Orbison Sun’dan ayrılmadan kısa bir süre önce, karısı için yazdığı
Claudette isimli şarkıyı Everly Brothers’a verir ve onların çıkardıkları plağın başarılı olmasıyla dikkatleri üzerine çeker. Sonra -tıpkı 2 sene önce Elvis Presley’in yaptığı gibi- Sun Records’dan ayrılarak
RCA-Victor’a geçer. Bir sene kadar burada kayıtlar yapan Orbison maalesef yine istediğini elde edemez ve
Monument Records isimli henüz bir senedir faaliyette olan bir plak şirketiyle anlaşma imzalar.
Monument Records ve Roy Orbison birlikteliği her iki taraf için de çok faydalı olmuştur.
Uptown isimli single’ı ile dikkat çeken Orbison , büyük patlamasını “
Only The Lonely” ile yapar. Roy Orbison bu şarkıyı aslında
Elvis Presley için düşünmüştür. Teksas’tan Nashville’e kayıt yapmaya giderken Memphis’e uğrayarak Elvis’e bu şarkıyı teklif etmek ister. Saat sabahın beşidir ve Elvis uyuduğu için bu şarkıyı dinleme şansına sahip olamaz. Bu olayın geçtiği tarihin 20 Mart 1960 olduğu tahmin ediliyor. Beş gün sonra Orbison şarkıyı kendi kaydeder ve Amerika’da 2, İngiltere’de ise 1 numaraya yükselir bu parçasıyla.
Roy Orbison, “
Only The Lonely” ile büyük sükse yaparken aynı zamanda ne kadar güçlü ve özel bir ses potansiyeline sahip olduğunu ispat eder.
Blue Angel ve
I’m Hurtin’ isimli single’ları ile başarısını perçinleyen Orbison, 1961 Eylül’ünde çıkarttığı “
Running Scared” isimli parçasıyla Amerika’daki ilk 1 numarasını da elde eder. “
Running Scared” çok özel bir parçadır. Ravel’in ünlü Bolero’suna benzer bir stilde yazılmıştır. Şarkı az enstrüman eşliğinde başlar, gittikçe kuvvetlenir ve stüdyodaki 30 müzisyenin birden katılımıyla oluşan muhteşem atmosfer Orbison’un müthiş finaliyle son bulur. Bu, zamanla Roy Orbison’ın tipik tarzı haline gelmiş ve bundan sonra kaydettiği pek çok slow şarkıda aynı yöntemi kullandığı görülmüştür.
1960 ve 1964 yılları arasında Roy Orbison kariyerindeki en büyük plak satışlarını gerçekleştirmiştir. Pek çok şarkısının listelere girdiğini ve hit olduğunu görüyoruz. Bunlar arasında
Crying, Candy Man, Dream Baby, The Crowd, Leah, In Dreams, Falling, Blue Bayou, Mean Woman Blues, Pretty Paper, It’s Over ve
Oh Pretty Woman sayılabilir.
Mayıs 1963’te Roy Orbison aldığı davet üzerine İngiltere’ye gitmiş ve o zamanlar İngiltere’de 1 numara olmasına rağmen henüz Amerika’da tanınmamış olan
Beatles ile turneye çıkmıştır. Orbison İngiltere’de çok iyi karşılanmış, John Lennon, “Please, Please Me” isimli hit parçalarını bir “Roy Orbison tipi” şarkı yapmak amacıyla bestelediklerini ifade etmiştir.
Gelelim Roy Orbison’ın belki de en tanınan şarkısı olan “Oh Pretty Woman”a. 1964 yılında çıkan bu şarkı hem Amerika’da hem de İngiltere’de 1 numara olmuş ve sadece 1964 yılında 7 milyon satmıştır. Müzik severler bu şarkıyı seneler sonra Richard Gere ve Julie Roberts’ın başrollerini oynadığı “
Pretty Woman” isimli filmin şarkısı olması sebebiyle de hemen hatırlayacaklardır.
Roy Orbison büyük başarılar elde ettiği ama çeşitli huzursuzluklar yaşadığı Monument Records’daki kontratı sona erince, 1965 yılında kendisine çok iyi teklifle gelen MGM ile anlaşma imzalamıştır. Maalesef 1965 yılından sonraki şarkılarının gittikçe listelerde daha alt sıralarda yer aldığı görülmektedir. 1965-70 döneminde listelere giren şarkıları arasında
Ride Away, Let The Good Times Roll, Crawling Back, Too Soon To Know ve
Walk On’u sayabiliriz.
1966 yılıyla birlikte Roy Orbison için birtakım hayal kırıklıklarının ve büyük acıların yaşandığı bir dönem başlamıştır: Haziran 1966’da Bristol, Tennessee yakınlarında geçirdikleri motosiklet kazası sonucunda karısı Claudette hayatını kaybeder. Bu olaydan sonra kendini işe veren Orbison, 1967 yılında sinema dünyasına adım atar ve yaptığı sıradan Elvis filmleriyle de tanınan prodüktör Sam Katzman’ın “
The Fastest Guitar Alive” isimli western filminde oynar. Bu filmin ilgi görmemesi üzerine Orbison’ın film kariyerinin de başlamasıyla bitmesi bir olur. 1968 yılının Eylül ayında ise çok büyük bir acı daha bekler Orbison’ı. İngiltere’de turnedeyken Tennessee’deki çiftliği yanar ve üç oğlundan ikisi bu yangında yaşamlarını yitirir.
MGM’den ayrılıp Mercury ve Asylum şirketlerinde kayıt yapmaya başlayan Roy Orbison için 1970’li yıllar genelde sönük geçer. 1977’de Linda Ronstadt’in Blue Bayou isimli şarkıya yaptığı cover ile tekrar hatırlanır. Üç yıl sonra Emmylou Harris ile düet yaptıkları “
That Lovin’ You Feelin’ Again” isimli şarkı ile en iyi Country performansı dalında Grammy kazanırlar. Bir yıl sonra Don McLean “Crying” isimli şarkısını cover ederek listelere girer. 1986’da Orbison’ın 1963 yılındaki hit parçası “In Dreams” David Lynch’in “Blue Velvet” isimli filminde soundtrack parçası olarak yer alır.
1987 Eylül’ünde kendisi için hazırlanan özel bir televizyon konseri için Los Angeles’ta sahneye çıkmıştır. Burada arkadaşı olan pek çok ünlü isim ona müzisyen ve şarkıcı olarak eşlik ediyordur. “
Black and White Night” olarak adlandırılan bu konserde Bruce Springsteen, Elvis Costello, k.d. Lang, Tom Waitts ve Bonnie Rait gibi ünlüler Roy Orbison ile birlikte çalıp söylerler.
Bu konser kaydını dinleyen Elvis severlerin tanıdık bir soundu da algılamaları gerekir. Çünkü bu konserde Orbison’ın orkestrasının belkemiğini, Elvis’in
TCB Band’ı olarak tanınan müzisyenler oluşturmaktadır:
Gitarda James Burton, basta Jerry Scheff, piyanoda Glen Hardin’ ve davulda Ronnie Tutt...Yine aynı yıl Roy Orbison, Bob Dylan, George Harrison, Tom Petty ve Jeff Lynne kurdukları “
Traveling Wilburys” isimli grupla çıkardıkları albüm ve çıktıkları turne ile dikkatleri üzerlerine toplamıştır.
Roy Orbison
Aralık 1988’de ani bir kalp krizi ile hayata veda eder. Öldükten sonra 1989 yılında çıkarılan “
Mystery Girl” isimli albümü en çok satan albümü olmuştur. Bu albümde yer alan “You Got It” isimli şarkısı listelerde 9 numaraya yükselir.
Roy Orbison ve
Elvis’in arkadaşlığı neredeyse Orbison’ın kariyerinin ilk günlerine dayanır. İkisinin de birbirine hayran olduğunu ve bunu sık sık dile getirdiklerini görüyoruz. Orbison, Elvis’i ilk olarak Dallas’ta seyretmiş. Bu olaydan sonra söylediği şu sözler ilginçtir: “
Enerjisi müthiş, içgüdüleri inanılmazdı. Kafamda onu nereye yerleştirmem gerektiğini bilemedim. Kültürümüzde onu mukayese edebilecek bir referans noktası bile yoktu.” Elvis ise yine Orbison’ın 31 Mayıs 1955’teki (bazı kaynaklar 1956 diyor) Odessa’daki lokal TV şovuna katılmıştır. Elvis’in mütevazı şekilde “
Roy Orbison dünyanın en büyük şarkıcısıdır” dediği bilinir. Elvis gibi her türlü şarkıyı seslendirebilen ve 3.5 oktavlık bir sese sahip olan Orbison, özellikle kreşendo türü parçaları büyük usatlıkla seslendirmiştir. Orbison’ın bütün şarkılarını takip eden Elvis’in “
Tomorrow Never Comes” isimli şarkıyı stüdyoda kaydederken, başlangıcı benzediği için şaka yaparak “Running Scared”i söylemeye başladığı görülür. Vegas şovlarında da seyirciler arasında bulunan Orbison’ı takdim eden Elvis, “
It’s Over” (Aloha’daki şarkı değil) isimli şarkıdan da biraz söylemiştir. 1980 yılındaki Elvis biyografisini anlatan “
The Living Legend” isimli filmde de bazı şarkılar Orbison tarafından bestelenmiş ve seslendirilmiştir. Elvis için “
Bizi nasıl etkilediğini kimse unutmayacaktır” diyen Roy Orbison, gelmiş geçmiş en büyük şarkıcılardan biri olarak tarihteki yerini almıştır.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.