Yazılar

Tarihsel Mekânlarda Sanat Etkinlikleri Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği…Sayı: - 29.09.2006

Sevgili dostlar sözü fazla uzatmayacağım.  Çünkü söylediğimiz her sözcüğün ve bu sözcüklerin oluşturduğu cümlelerin mutlaka bir haklılığı ve bu haklılığın dayandığı bir haklı zemin var. Bu nedenle çok fazla uzatacak değilim sözümü...

Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde Doğan Hızlan’ın Aspendos’la ilgili konusu özelinde çok önemli bir yazısı vardı. Zaten bu yazıyı bugünkü sayımızda da yayımladım. Okumayanların okuma imkânı olsun diye.

Ben bu yazıyı burada tekrarlamayacağım. Söz konusu yazıyı okuduğunuz takdirde buradaki konuyla bütünleştirip neyi anlatmak istediğimizi anlayacaksınız kuşkusuz.

Sayın Hızlan’ın Aspendos için yazdıklarını ben Trabzon’un ve ülkemizin diğer tarihsel mekânları için tekrarlamak istiyorum.

Trabzon’da özellikle Pontus’tan kalan çok sayıda tarihsel mekân var. Bunların başını kilise ve manastır gibi dinsel mekânlar çekiyor. Kiliselerin birçoğu camiye çevrildiği için camii olarak faal durumdalar. Ancak bu mekânların birçoğu kendi tarihsel birikimi içinde duruyor. Bunların en önemlisi kuşkusuz Maçka ilçemizdeki Sümela Manastırı. Ayrıca Trabzon şehir içinde bulunan Kızlar Manastırı ve Ayasofya Müzesi Trabzon’daki tarihsel mekânların diğerleri…

Trabzon Belediyesinin son iki yıldan beri gerçekleştirdiği Trabzon Belediyesi Kültür ve Sanat Festivali çerçevesinde bu mekânların bazıları festival kapsamında ortaya konulan etkinliklerin sergilendiği alanlar oldu. Ayrıca geçmiş yıllardan beri bu mekânların bazıları yine çeşitli amaçlarla gerçekleştirilen toplu etkinliklerin sergilendiği alanlar oldular.

Bu etkinliklerin başında ise Batı Müziği Etkinlikleri geliyor. Örneğin Trabzon Belediyesi’nin şu anki ekibi tarafından temizlenerek hizmete açılan Boztepe’deki Kızlar Manastırı’nda gerçekleştirilen Oda Müziği konserleri ve Karadeniz’de Kıyısı Bulunan Ülkelerin Tiyatro Buluşması çerçevesinde gerçekleştirilen tiyatro ve kukla etkinlikleri ilk göze çarpan sanat etkinlikleri oluyor.

Ancak bu etkinlikler gerçekleştirilirken ne yazık ki bazı çevreler “efendim tiyatro, oda müziği gibi etkinlikler yapılıyor da neden biz burada etkinlikler yapmıyoruz” diyerek ayağa kalkıyorlar ve kendi düzenledikleri etkinliklerini buralarda sergilemek istiyorlar.

Burada sözünü ettiğim bazı çevreler ne yazık ki bu işi biraz da inada bindiriyorlar. İş inada bindirilince de Tarihsel mekân çekiyor bu inatlaşmanın olumsuz bedelini.

Nedir bu olumsuz bedel?

Şudur efendim bu olumsuz bedel: Bu tür mekânlarda başta Mehter Takımı gibi yüksek desibel ile (db) müzik yapmanın, yüksek desibele sahip ses sistemleri kullanmanın sonucunda yüksek ses titreşimden dolayı tarihi mekân zarar görüyor.  Aynen Aspendos’ta olduğu gibi.

Bu tarihsel mekânların en yenisi ortalama beş yüz yıllık. Beş yüz yılın yorgunluğu bu mekânları ayakta tutan taşların, sütunları, kemerlerin üzerinde. Örneğin 1000 db üzerinde ses şiddeti ile buralarda etkinlik düzenlerseniz. Bir süre sonra bu mekânların taşlarının altında kalırsınız.

Evet, bu söylediğim tamamen bir bilimsel gerçek.

Hatırlar mısınız bilmem 1998 yılında 1600 yıllık Köln Katedrali’nin asıl giriş kapısı ve kuleleri çökme tehlikesi geçirmişti. Almanlar bunu durdurdular. Nasıl mı? Köln Katedralini merkez kabul ederek bu merkezin ekseninden 5 km yarıçaplı bir daire içinde kalan bölgede klakson çalmayı bile yasakladılar.

Ve siz yukarıda sözünü ettiğim bu inatlaşma ile şimdi tutup bu küçücük mekânlarda örneğin otuz kişilik Mehter Takımı ile bangır bangır müzik yapıp tarihte gerçekleştirdiğimiz kahramanlıklarımız ile mastürbasyon yaparsanız, bunun adı kültürel etkinlik değil ilkelliktir.

İtirazı olan varsa buyursun tartışalım.


Müfit Semih Baylan
Editör

Yazıyı Tavsiye Et ♫

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.

Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.