Yazılar
Müzik Öğretiminde Karşılaşılan ZorluklarSayı: - 20.12.2005
Müzik öğretimi, “
Bireye kendi yaşantıları yoluyla amaçlı olarak müziksel davranışlar kazandırma, ya da bireyin müziksel davranışlarını buna göre değiştirme sürecidir.” Bu süreç, “
ilkeli, düzenli, planlı, yöntemli” olmayı gerektirir ve öğrencinin müziği yaşamına katmasını amaçlar. Müzik öğretiminin temel öğeleri “
öğrenci, öğretim programı ve planları, ortam, müzik öğretmeni, eğitim hizmeti ve fiziki-mimari çevri” olarak sıralanabilir (Uçan, 1993).
kuşkusuz bu saptamalar doğrudur. Ancak bugünkü koşullarda ilk ve ortaöğretimde müzik dersinin sağlıklı ve çok sesliliğe dayalı yürütüldüğü doğrusu söylenemez. Müzik öğretimi toplumdaki bütün değişim ve gelişmelerden kolayca etkilenen duyarlı bir alandır ve sorunları kalıcı çözümlerle çözmesi beklenen öğretmene oldukça fazla sorumluluklar yüklemektedir. Bu nedenle müzik öğretimi sorunlarının, geniş bir alanda bir çok etkenden kaynaklanmasına karşın, öğretim işini yürüten öğretmen açısından incelenmesi doğru olacaktır.
Müzik öğretmenini henüz atandığı bir okulda bekleyen pek çok sorun vardır. Öğretmen her şeyden önce başta ekonomik koşullar olmak üzere, tamamen denetimi dışındaki olumsuzluklarla, hatta uzun bir ihtiyaçlar listesiyle başa çıkmak zorundadır. Müzik öğretimine ilişkin sorunlarını ise, belirli başlıklar altında gruplamak mümkündür.
*Müzik dersinin öbür derslere göre önemsiz, ağırlıksız ve sıradan bir ders kabul edilişi,
*Sınıfların kalabalık oluşu,
*Okulda müzik dersinin yapılacağı özel bir dersliğin bulunmayışı,
*Öğretmen çalgısının ve çeşitli ders araç-gerecinin sağlanmasında karşılaşılan zorluklar,
*Öğretim yapılan çevrede egemen olan müzik anlayışının olumsuz etkileri,
*Özellikle erkek çocuklarda ergenlik dönemi nedeniyle yaşanabilecek değişikliklerin müzik dersine yansımaları.
Kuşkusuz bu sorunlar listesine değişik boyutlarda başka sorunlar da eklenebilir ve liste uzatılabilir (Aydoğan,1993). Yine de müzik dersine ilişkin genel düşüncenin öğretmenin yaşayacağı en ciddi sorunlardan biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu düşünceye göre müzik dersi öbür dersler içinde önemsiz, ağırlıksız ve özelliği olmayan bir derstir. Özellikle son yıllarda ülkemizde eğitimdeki yerinin giderek daha az önemli sayıldığı bir dönem yaşanmaktadır. Müzik, bir eğitim aracı olmaktan çok bir eğlence aracı gibi değerlendirilmekte, bu genel yargının getirdiği sonuçlar bir çok olumsuzluğun biçimlenmesinde belirleyici olabilmektedir. Bu noktada dersin önemini kuramlar yoluyla anlatılmasından çok, örnekleme yoluyla gösterilmesi önem kazanır. Müzik öğretmeninin taşıyacağı en büyük sorumluluklardan biri, çeşitli etkinliklerle dersin öneminin gösterilmesidir. Küçük ses ve çalgı toplulukları yoluyla sergilenecek her çalışma, en azından okul içinde desteklenecektir. Bunun için öğretmenin belki abartılmamış bir nota eğitimi yöntemi izlemesi ve yapılacak her türlü çalışmayı kısa aralıklarla sergilemesi gerekebilir.
Aslında öğretmen ve öğrencinin başka destekleyici hiçbir etken olmasa bile, dersin kendiliğinden işlenebilmesi için yeterli dinamiği vardır. Yine de müzik dersinin kendine özgü koşullarda yapılması doğrusu tercih edilir ve ortam getireceği rahatlıklar açısından önem taşır. Havadar, akustik sorunların bir ölçüde çözülmüş, ders araç gerecinin bulunabildiği özel düzenlenmiş bir ortam, müzik dersinin keyifli bir süreç olarak yaşanmasını kolaylaştıracaktır. Öğretmen çalgısı ve ders araç-gereci de bu özel koşullar kapsamında ele alınabilir.
Öğretmenin çalgısı yardımıyla ders işlemesi son derece yararlıdır. Çalgısına hakim, güvenli bir öğretmenin oluşturduğu özendirici tablo çocuğu olumlu etkileyecek, onda yaşamına çalgı becerisi katma isteği uyandıracaktır. Öte yandan kalabalık bir sınıfta ders işlemenin zorluklarını gidermede, öğretmen çalgısının getireceği yarar açıktır. Kalabalık bir sınıfta ilgiyi diri tutmak ve bütün öğrencileri etkinliğe katmak açısından, ders araç-gerecinin hiç değilse bir bölümünün karşılanması gerekir. Ancak okul yönetiminin bu konuda izlediği öncelik, çoğu kez müzik öğretmeninin istekleriyle çelişir ve zaten sınırlı olanaklar öncelikle okulun öbür ihtiyaçları için kullanılır. Öğretim yapılan çevrede egemen olan müzik anlayışı da bu tabloya eklenince, öğretmenin beklentileriyle koşullar kaçınılmaz biçimde çatışacaktır. Böyle bir çatışma ortamı, ödün vermesi, hatta bir bedel ödemesi beklenebilen öğretmeni kuşkusuz derinden zedeler. Aslında yaşanan çatışma kimsenin suçu değildir ve ödenmesi gereken bir bedel de yoktur. Bu durumda yine öğretmenin bir eğitimci olarak harekete geçmesi ve uzlaşma yolları araması gerekebilir.
Bunların yanı sıra, çocuğun 13–14 yaşlarında doğal gelişimi içinde gireceği ergenlik döneminin müzik dersine bazı yansımaları olacaktır. Özellikle erkek çocuklarda yaşanan ses değişimi süreci, müzik öğretimini bir ölçüde etkileyebilir. Ergenlik dönemi çocuğun yaşamındaki en önemli dönemlerden biridir ve öğretmenin başa çıkmak zorunda olduğu bir sorun değil, yalnızca dikkatli olmasını gerektiren özel bir devredir. Müzik öğretmeninin tutumu bu bağlamda önem kazanır. Çocuğu bu duyarlı devrede zorlamamak, bu yeniliğin yaşanıp bitirilmesi gereken doğal bir süreç olduğunu abartmadan çeşitli yollarla göstermek doğru bir yaklaşım olur. Yakın ilgi ve anlayış, çocuğun odaklandığı kimlik arayışına bin anlamda cevap verecek, müzik dersi giderek biçimlenen iç oluşumunu olumlu yönlendirebilecektir. Belki bütün olumsuzluklara karşın bir üretim-paylaşım ortamı oluşturabilir ve bu ders çocuk için tad alınan bir yaşantıya dönüşebilir.
Yazıyı Tavsiye Et ♫
Yorumlar
Bu yazıya henüz yorum yapılmadı.
Yorumları okumak yada yorum yazmak için sisteme giriniz.